15 Eylül 2014 Pazartesi

NOKTA’NIN ÖNEMİ!



Her bireyin hayatında noktaların yeri önemli olmalıdır. “Nokta” tamlıktır, tümlüktür, kesinliktir…

Nokta; bir başka anlamda ise uzaması mümkün olmayan tümceyi ya da eylem bağlamında son sözü simgeler, sonlandırır, boşuna uzatmaz…

Bu “imlâ” işaretinden yola çıkarak noktaları yaşamımızla özdeşleştirelim ya da başka bir deyişle “nokta” ile biraz “alegori” yapalım…

İnsan da Dünya’daki milyarlarca beden arasındaki bir birey, küçücük bir nokta değil midir? Ve doğum; sayısız virgülle dolacak yaşamın başlangıç noktasıdır…

Ergenlik çağında karşı cinse duyulan platonik duyguların ya da güdüsel isteklerin başlangıcı da yaşamda önemli bir noktadır. İlk aşk ya da ilk flört, ilk öpüşme ya da ilk cinsel deneyim. Bunlar da bireyin yaşamında unutulmayacak izler bırakan önemli noktalardır.

Biz bu yazıda, yaşam sürecimizde noktanın gerektiği an ve gerektiği gibi kullanılmasının önemini ve onurumuz için bir nokta koymak gerektiğinde nasıl davranmamız ya da davranmamamızı irdeleyelim…

Evvela şu altın tümceyle başlamak gerek: “Hiçbir zaman geç değildir.” Evet, bu çok doğru bir söylemdir ve gerçekten insan yaşamında hiç bir zaman geç kalınmış sayılmaz.

Zaman; çok hızla akan ve çok önemli bir edinimimizdir ve boşa harcanmamalıdır. Bu hızla akan zaman nehrinde; kaçırılan fırsatlarla ilgili çok hayıflandığımız, üzüldüğümüz hatta kahrolduğumuz olaylar yaşamın tam da gerçeğidir.

Her bireyin yaşam sürecinde bu tür farklı kayıplar vardır. Ama “Hiçbir zaman geç değildir.”  Ve bu aşkta da böyledir.

Aşkta; “Onun aşkından kahroldum”  söyleminde olduğu gibi ayakların yere basmaması, mutluluk sarhoşu olmak da var, kahrolmak da var…

Kahroldum”da genel olarak bir sonlanma var! Bunu bir nokta ile simgeleyebiliriz.  Ama bunun bir de “kahroluyorum” ayağı var ki bu tam bir facia durumudur! Bunu da virgül ya da noktalı virgül ile simgeleyebiliriz. Çünkü “Kahroluyorum”  nokta konulmamış ya da konulamamış durumlardır ve bu bağlamda virgül ya da noktalı virgül ile devam eden “kahır” halidir…

Kahrolma” hali; içinde tıbbı ilgilendirecek psişik bir durumu da barındırır. Ancak bu durumda en iyi ilaç; sürekli ya da geçici olarak “plasebo etkisi” yaratacak “birini” bulmaktır…

Bir ilişki bitmişse,

Uzun bir süreden sonra bitmişse,

Çok kısa bir süreden sonra bitmişse

Ya da başlayamadan bitmişse;

Yapılması gereken tek hareket “nokta” koymaktır.


İşte burada taraflardan biri zaaf göstererek “nokta”nın ardından bir de “virgül” atarsa o andan itibaren ortaya “kaotik” bir durum çıkar! (Bu cümle geneldir, özel durumda olanlar üstüne alınmasın!)

Özel durumu olanları, burada üzüntüyle ifade etmek ya da anmak gerekir. Çünkü bunlar Dünya nüfusunun toplamında, önemli bir yüzde teşkil ederler ve zamanı geldiğinde bir “çizik” atamazlar…

Zamanı geldiğinde hak edeni “çizememenin” yani bir “son nokta” koyamamanın bedelini ise birey  (Genelde) çok “acı” öder!

Bu durumda ortaya çıkan  “acılaşma hali” çok yüksektir ve bir de bakarsınız birey; “acılı arabesk” eşliğinde kendi bedenini “çizdirmeye” kadar gider. Böyle bir durum “vuku” olunca doğal olarak ortaya “vukuat” çıkar.

Şu soru çok sık sorulabilir: “Madem noktadan sonra “virgül” atacaktın neden “noktalı virgül” atarak “imlâ” kurallarına uymadın?

Noktalı virgülden sonra devam etmek kolaydır... Ama noktadan sonra açılan cümle zaten baştan “yüklemsiz” olacağından kişi yaşamıyla ilgili atacağı bu yanlış virgülle hayatını “yüklemsizliğe” sürükler.

Zamanı geldiğinde/gerektiğinde atılan bir “son nokta” o an belki bir acı yaratacaktır ve bunun acısını atlatmak zaman da alacaktır. Ancak şu meşhur ve yukarıda andığımız deyiş bu esnada önemini gösterir:

Hiçbir zaman geç değildir.” 

Mademki hiç bir zaman geç kalınmıyor, ortaya dillere pelesenk olmuş “diş ağrısı” olarak tanımlanan durum çıkabilir… Burada sembolize edilen “diş ağrıları” kişinin yaşamında huzur kalmaması halidir…

Bir yanlış “nokta” nasıl ki bir yazının tümlüğünü etkiliyorsa, atılamamış bir “son nokta” da yaşamın tümlüğünü etkiler.  “Diş ağrıları”  misali huzursuz anlar başlar…

Son olarak: Yaşam sürecimizde “zaman” ve “şart” gerektirmişse, zamanla kast edilen bir “an” oluşmuşsa, şartla kast edilen bir “prensip” çiğnenmişse ve de gerçekten gerekmişse o “nokta” konulmalıdır.

Ama sonra buna uyamayacaksanız o zaman, cümleyi bozmayın ve “yüklemsiz” hale getirmeyin ki hayatınız “yüklemsizliğe” sürüklenmesin.


Bojidar Çipof
16 Eylül 2014