Ayrılık
ile Ayrılma farklı iki olgudur.
Ayrılık aynı zamanda hasrettir, beklentidir, umuttur.
Ayrılık aynı zamanda hasrettir, beklentidir, umuttur.
Ayrılık;
içinde beklenene kavuşma anının sabırsızlığını, özlemini, kavuşunca sevgisi ile
sevincini de barındırır.
Ayrılık;
süredir, beklemedir, ardından gelecek vuslattır…
Ayrılma
ise; bitiştir, kopuştur!
Tarafların kendi kararları
çerçevesinde yürüdükleri yoldur ki bu çok zaman farklı yönleredir. Ayrılan
yollar genelde tek yöndür, dönüşü yoktur, çok ender olarak da dönüş zordur.
İstisnalar tabi ki vardır ama gidene, gitmek isteyene “Neden?” diye sormak abestir. Çünkü o; bu kararı alana kadar çok düşünmüştür,
karar vermiştir ve de ayrılmıştır. Taraflardan biri, kafasında “Ayrılık” mevhumunu oturtmuş ve de talep
etmiş ise zaten “Ayrılık” beyinde
gerçekleşmiştir yukarıda dediğimiz gibi; gitmek isteyene “Neden?” diye sormak abestir…
Ayrılık;
aynı zamanda “Sevgi Kabı”nı de
çatlatır, parçalar… Kimi zaman, tabiki ayrılıklarda, da “yeniden” bir araya gelinir.
Menfaat ya da ekonomik
bağımlılıktan ötürü “yeniden” bir
araya gelmelerde taraflardan biri artık “ezilen”
taraftır.
Ve artık bu “yeniden” bir araya gelmede ”sevgi” faktörü egemen değildir! Gelen
de zaten hayat arkadaşlığını değil istikbal gailesini (Özünde sevgi odaklı bir dönüş değil ise) ön planda tutarak geri
gelmiştir.
Herhangi bir menfaat
olmadan, sadece sevgi odaklı “yeniden”
bir araya gelmelerde ise hiçbir şey eskisi gibi olmaz/olamaz…
Çünkü bu süreçte çatlayan
“Sevgi Kabı” onarılmış,
yapıştırılmıştır ama hiçbir çatlak porselen eski haline gelemez…
Ayrılık;
adı üstünde ayrışmadır…
Bojidar Çipof
31
Ekim 2010