Gerçek Hayat Dergisi’nin 4 Mayıs tarihli baskısında FETÖ konulu
176 sayfalık bir özel sayı yayınlamıştı. Dergide yer alan bazı söylemler
Helenler tarafında büyük rahatsızlık yarattı ve bu dergiye yapılan tepkiler
Yunan medya kanallarında hâlâ devam ediyor. Derginin yayınlanmasından hemen
sonra Yunan Skai Televizyonu özel bir haber yaparak
bahsi geçen dergide yer alan, Rum Patriği Bartholomeos da dâhil olmak üzere Rum
Cemaati’nin birçok üyesinin Fethullah Gülen'e, Başkan Tayyip Erdoğan'a darbe
düzenleyebilmeleri için yardım etmekle suçlanmasının kabul edilemez olduğunu
savunmuştu. Bu haber Yunan ulusal medyasının yanı sıra Rum/Yunan dini
kanallarında yer aldı. Bahsi geçen derginin sanki sadece Rum Patriği ve
cemaatini hedef alan bir yayın olduğu, özellikle Pontusçu sitelerde de
abartılarak haber yapıldı. Oysaki 176 sayfalık derginin içindeki birçok
bahisten biri Rum Patriğiydi…
Yaşadığımız koronavirüs
pandemisi nedeniyle Türkiye aleyhtarı söylemlere biraz mola veren Yunan medya
unsurları ve ABD’deki Yunan diasporasının yönettiği, önceliği Rum Patrikhanesi
ve Heybeliada Ruhban Okulu olan medya unsurları yeniden harekete geçtiler.
Derginin Mayıs ayının
başında yayınlanması, Helenlerin ve Helenseverlerin yaklaşan 19 Mayıs’ta
planladıkları Türkiye aleyhtarı çalışmalarına da bir anlamda girizgâh oldu.
Yunanistan’da 24 Şubat 1994 tarihinde alınan bir parlamento kararı ile 19 Mayıs
1919 (Sözde) “Pontus Soykırımı Anma Günü”
olarak kabul edilmiştir. Geçtiğimiz sene bunun 100.
Yılı gerekçesiyle Türkiye aleyhine çeşitli törenler etkinlikler yapıldı. 19
Mayıs 2020’yi ise “100+1” olarak tanımladılar.
Yunanistan’ın 13 Mart
2020’den itibaren göreve gelen yeni Cumhurbaşkanı Katerina
Sakellaropoulou sözde Pontus Rumları Soykırımı Anma Günü
münasebetiyle, bir önceki Türk düşmanı Cumhurbaşkanı Prokopis
Pavlopulos’u aratmayacak Türk aleyhtarı söylemleriyle dolu,
aşağıdaki mesajı yayınladı:
“Geçmişin
iğrenç eylemleri ve samimi pişmanlıktan sorumlu olmak, barışçıl bir arada yaşama
ve halkların refahının geleceğini bekleyen liderlerin cesaret ve sorumluluğunun
örnekleridir. 19 Mayıs günü; Pontus Yunanlılarının Soykırımı Anma Günü olarak
kabul edilmiştir. Bugün ise bir asır önce kaybettiğimiz Pontus Rumlarının yüz
binlerce kurbanını onurlandırıyoruz.
Soykırımdan
kurtulmuş Pontus Yunanlılarının, Yunan Devleti’nin son derece zor koşullar
altında toparlanmasına, ekonomik genişlemesine ve Yunanistan'daki eğitim ve
kültürün gelişmesine muazzam katkılarını ve aktif katılımlarını da dikkate
almalıyız.
Uluslararası
toplumun gelecekte insanlığa karşı benzer suçları önlemek adına sadece
kurbanların anısını korumak için değil, aynı zamanda masum sivillerin
sistematik imhası gibi, bu iğrenç barbarlığın eylemlerini hafifletmek ve
kınamak gibi bir görevi de vardır”
Yunanistan Dışişleri
Bakan Yardımcısı Kostas Vlasis tarihsel
hafızanın korunmasının ahlaki, tarihi ve ulusal bir görev olduğunu vurgulayarak
sözde Pontus Soykırımı'nın uluslararası tanınması için mücadelenin devam
ettiğini ve bunun kolektif bir görev ve ortak bir neden olduğunu belirten
açıklamalarda bulundu. Twitter’da yaptığı bir paylaşımda, Türkiye'nin geçmişini
kabul ederek Yunanistan Devleti’ne karşı sorumluluklarını üstlenmesini istedi.
Yunan Başbakanı Kiriakos
Miçotakis ise şu beyanatı verdi:
Bir asır
önce Pontus Yunanlıları eşi görülmemiş bir zulümün kurbanı oldular. Zulüm
gördüler, yerlerinden edildiler ve öldürüldüler. Hayatta kalanlar, anavatanında
yeniden yükselmek için atalarının evlerini geride bırakarak kaçtılar.
Yunanistan
Devleti oybirliğiyle soykırımı tanıma görevine açıkça cevap verdi ve hâlâ
uluslararası kabul edilmesi ve Dünya çapında tanıtımı için mücadele ediyor.
Buna paralel olarak Yunanistan, Pontus'tan çocuklarının gücünü yeni
Yunanistan’a entegre etti. Pontus Soykırımı’nın uluslararası düzeyde tanınması için mücadele
ediyoruz. Haklılık günü şafak sökünceye kadar bu anma
gününü onurlandıracağız”
Yunanistan’ın Türkiye
düşmanlığı ve “Megali İdea”nın en üst
mertebesi olan bir gün İstanbul’un “Konstantinopolis” adı ile
yeniden Helenizm’in başkenti olması hayali asla bitmeyecektir. Birçok
makalemizde bunu yazdık ama yine de hatırlatmak babında; Yunanistan
Anayasası’nda 3. madde başka bir ülke anayasasında görülmemiş bir şekilde bir
komşu devlete gönderme yapmaktadır. Maddenin özeti şöyledir: “Yunanistan’ın
dini Ortodoksluktur. Dinin başı Konstantinopolis’tedir”
Yunanlı bu siyasilerin
yanı sıra, bu sene 100+1 olarak lanse edilen,
19 Mayıs sözde Pontus Soykırımı Anma Günü için yüzlerce anma töreni yapıldı ve
siyasi, akademik ve medya mensuplarından Türkiye aleyhine yazılar yazıldı.
Bu anma törenlerinden en
çirkini, Yunan Parlamentosunun önünde yapılan törendi! Parlamento önünde
törensel yürüyüş yapan Helen kıyafetli muhafızlara 19 Mayıs’ta geleneksel
Pontus kıyafetleri giydirildi ve bu kıyafetlerin sadece 19 Mayıs için
kullanıldığı da belirtildi.
Haberlerde Pontuslular
Federasyonu’nun organizasyonuna Covid-19 salgınının getirdiği kısıtlayıcı
önlemlerin engel olamadığına da yer verildi. Yunan Parlamentosu önünde
toplananların sözde katledilmiş Pontuslu atalarına karşı her şeyi göze alarak
toplandıkları da haberlerde belirtiliyor. Parlamento önünde toplanan güruh
içinden bazı kişiler -engel olmaya çalışanlara rağmen-
Türk Bayrağı yaktılar.
Yunanlı siyasilerin
verdikleri densiz demeçlere, özellikle Yunan Başbakanı Kiriakos
Miçotakis’in “Pontus Soykırımı’nın uluslararası düzeyde
tanınması için mücadele ediyoruz” şeklindeki densiz
sözlerine Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından çok sert yanıt verildi.
Bu açıklamalara ilişkin
Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Kurtuluş
Savaşımızın ilk adımının atıldığı 19 Mayıs 1919 tarihi yalnızca milletimiz için
değil, emperyalizme karşı savaş vermiş bütün mazlum milletler için kutlu bir
gündür. Böyle bir günde Yunanistan Meclisi ve makamları tarafından 19 Mayıs
1919’un yıl dönümü bahanesiyle yapılan mesnetsiz ve hezeyan dolu açıklamalar ne
tarihi gerçeklerle ne de 21. yüzyılın değerleriyle bağdaşmaktadır. Kendi
tarihiyle yüzleşemeyen Yunan liderliği, Tahkikat Komisyonu raporlarını ve Lozan
Barış Antlaşması’nın savaş suçlarına ilişkin maddesinin altında yatan
gerçekleri hatırlamalıdır” şeklinde açıklama yapıldı.
Ayrıca Birinci Dünya
Savaşı’nda, İzmir’deki işgalin dehşet verici boyutlara ulaştığı vurgulanarak, “Bu
acı işgal, hiçbir gerekçesi olmayan, mezalime sahne olmuş planlı ve yüz
kızartıcı bir istilaya dönüşmüştür. İşgalin üzerinden daha beş ay geçmeden
işlenen mezalimin ulaştığı dehşet verici boyutların müttefiklerin Tahkikat
Komisyonu oluşturmasını gerektirecek kadar ciddi olduğu unutulmamalıdır.”
değerlendirmesinde de bulunuldu.
Neden yazımızın başında
Gerçek Hayat Dergisi ile ilgili husustan yola çıktık? Bir dergide çıkan habere
aşırı sansasyonel tepki yapıldı. Tenkit tabi ki yapılabilir ama bunu bir koz
olarak ele alıp yaklaşan 19 Mayıs’ta planladıkları Türkiye aleyhtarı
faaliyetlere de katarak, koz sayarak bizce fazla abartı yapıldı.
ABD’de Helenizm için
çalışan çok sayıda sivil toplum kuruluşları arasından ikisi önemli! Archonlar ve AHEPA. (Bu
konuda site içinde bu kuruluşlarla ilgili çok sayıda makalemizi bulabilirsiniz)
Archonların Başkanı
Anthony J. Limberakis resmi web sitelerinde; “Türk dergisinin Ekümenik
Patriğe ve dini azınlıklara karşı suçlamaları sahte ve gerçeklerden yoksun”
şeklindeki başlıkla bir yazı yazdı.
Bu bildiride dikkat
çeken bir husus, son zamanlarda Türkiye aleyhine yapılan ve dini özgürlüklerin
olmadığını savunan tezlerin içinde Rumlar dışındaki toplulukları da katmaya
çalışmalarıdır. Yazıda ilginç olan bir husus daha var! Her zaman Yunanlılığı/Rumluğu
öne çıkaran Limberakis bu kez evvelâ Yahudi ve Ermenilerden bahisle Rumları da
içeren bir bildiriyi yayınlamıştır. Yazının tercümesi:
“Ekümenik Patrikhane’nin Archonları; Yahudi, Ermeni ve Rum
cemaatlerinin dini liderlerine karşı yayınlanan nefret söylemini yayınlayan
Gerçek Hayat Dergisi’nin özel sayısına yapılan tepkilere katılmaktadır.
Bu korkunç
makale, Türkiye sınırları içinde ve ötesinde en savunmasız dini topluluklara
karşı kötü propaganda ve nefret söylemiyle doludur.
Archonlar bu
temelsiz ve pervasız suçlamaları şiddetle kınıyor. Gerçek Hayat’ın söylemi;
bölünmeyi şiddetlendirir ve paranoyayı teşvik eder. Bu durum medeni dünyada
meşru ve ciddi söylemden ziyade bağnazlıktan başka bir şey değildir.
Türkiye'nin
dini azınlıklarının liderlerine yapılan bu saldırının topyekûn hepimize
yapılmış bir saldırı olduğuna inanıyoruz. Siyasi partiniz, dininiz, etnik
kökeniniz, ırkınız veya toplum durumunuz ne olursa olsun, bir insanı güvenlik
ve esenlik duygusu ile korkutmak bir terör eylemidir ve yüksek sesle
kınanmalıdır.
Türkiye’de
dini toplulukların üyeleri ve dini liderleri, Hıristiyan ile Yahudiler son
derece iltihaplı ve asılsız iftiralar ile hedef alınıyor. Bu eylem çok acı
verici, çok ağır ve sorumsuz olduğu kadar daha ileri iddialarda da bulunduğundan,
Türkiye'de Ortodoks cemaatine yönelik yanlış iddiaları azaltmak için
endişelerimizi kamuoyuna açıklamanın gerekli olduğunu düşünüyoruz. Devlet
yetkililerinin (Burada ABD yetkililerini kast ediyor) gerekli önlemleri
alacağından emin olduğumuzu beyan ediyoruz ve yalvarıyoruz! “Adaletin sesine
duymaz” olmayınız.”
Yunanistan resmi haber
ajansı ANA-MPA ise derginin yayınlanmasından yaklaşık iki hafta sonra, bir
ajans için artık haber niteliği kalmamış bir konuyu, Yunanistan'ın Ortodoks
Parlamentolar Arası Meclisi Heyeti Başkanı Maximos Charakopoulos’a
dayandırarak yine ajans haberi yaptı. 16 Mayıs’ta çıkan haber şöyle:
“Dini özgürlükler maalesef belirli çevrelerde yetiştirilen nefret ve
hoşgörüsüzlük duyguları tarafından tehdit edilmeye devam ediyor” diyen Maximos Charakopoulos yaptığı açıklamada, dinsel
özgürlüklerin Türkiye'de belirli çevrelerde yetiştirilen nefret ve
hoşgörüsüzlük duyguları tarafından tehdit edilmeye devam ettiğine dikkat
çekiyor. Türk dergisi “Gerçek Hayat” tarafından yayınlanan makale oldukça
endişe vericidir, çünkü Ekümenik Patriği ve diğer dini liderleri iftira ve
tamamen temelsiz suçlamalarla hedef haline getirmektedir.
Makalenin
yazarlarının küçük düşürücü ve asılsız iddiaları, düşmanlığı körüklemekte ve
Türkiye'deki dini liderlere ve azınlıklara karşı nefret uyandırmaktadır. Ancak,
bu tür uygulamalar geçmişte BM İnsan Hakları Konseyi gibi Uluslararası ve
Avrupa Örgütleri tarafından da defalarca kınanmıştır.
Bir Türk
gazetesi tarafından yayınlanan sahte haberlerin Eylül 1955 olaylarını, yani
Konstantinopolis'in Yunan azınlığına karşı olan pogromu (soykırımı) tetiklediği
dikkat çekicidir. Her durumda, bu gibi eylemler dünyadaki her özgür vatandaş
tarafından kınanmalıdır. Türk devletinin duruşunu resmi olarak netleştirmesini
bekliyoruz. Ekümenik Patrik ve Ekümenik Patriklik resmi kurumlar tarafından
tamamen korunmalı ve bu nedenle bu tür uygulamalar dini nefreti körükledikleri
için mahkeme işlemlerini başlatmalıdır. Ekümenik Patriğin korunmasından
uluslararası toplum ve her şeyden önce AB sorumludur.
Yunanistan’da
Türkiye, Türkiye’nin azınlıklara sözde zulmü, Batı Trakya Türkleri ile ilgili
asılsız yalan haberler, seçilmiş müftülere hiç değinmeden Yunanistan tarafından
atanmış müftüler üzerinden neredeyse her gün yalan dolan haberler çıkıyor. Bu
yayınların kötü tarafı aynı zamanda Batı Trakya Türklerine ve ibadethanelere
yönelik provokasyonlara yönlendirme yapan, algı yaratan söylemler olması…
Bu yayınların her birine
Türkiye ya da Türk medyası tarafından yanıt verilse ajanslarda yer kalmaz! Ama
görüldüğü gibi bir dergi üzerinden fırtınanın âlâsını yarattılar.
YENİ ABD
BAŞPİSKOPOSU ELPİDOPHOROS LAMBRİNİADİS
Yunanistan ve dünya
genelindeki Pontus organizasyonlarının sözde anma yapmaları, hezeyanları,
densizliklerinin arasında ABD’den ilginç bir bilgi var.
Geçtiğimiz sene
Haziran’da Archonlar ve AHEPA tarafından fevkalade desteklenen bir kişi “Elpidophoros
Lambriniadis” ABD Başpiskoposu oldu. Elpidophoros
Lambriniadis tarihte bir ilk olarak Türk vatandaşı olan
bir ABD Başpiskoposudur.
Öncesinde Bursa
Metropoliti, Heybeliada Ruhban Okulu sorumlusu olmuş, parlak bir eğitim
kariyeri olan, birçok lisanı konuşan Türk Vatandaşı İstanbullu, Bakırköylü bir
Rum olan Elpidophoros, uzun bir süredir bu göreve
hazırlanmaktaydı. Yeni ABD Başpiskoposu’nu resmi makamında ziyaret eden
ilk resmi kişi ABD Dini Özgürlükler Büyükelçisi Samuel
Brownback olmuştu. (28 Haziran 2019)
Elpidophoros’tan
önceki ABD Başpiskoposu olan Dimitrios döneminde elimizde Pontus ile ilgili
söylemlerde bulunduğuna dair bir arşiv yok. Eski Başpiskoposun bu minvalde bir çabası olmamıştı.
Halen TC vatandaşı da
olan yeni ABD Başpiskoposu Elpidophoros Lambriniadis 17 Mayıs’ta cemaate kapalı
yapılan ayinden sonra verdiği beyanatta 17 Mayıs Pazar günü yapılan ayini sözde
Pontus Soykırımı’na ithaf ettiğini beyan etti.
Sözlerine “Geçmişi
ve geleceği olan bir toplumuz” şeklinde başlayan Lambriniadis;
“Bu gözlemlerin ikisi de geçmişe sahip bir topluluk ve geleceğe sahip
de bir topluluk olduğumuzu akla getiriyor. Geçmiş asla unutulmamalıdır,
Pontus’u unutmamalıyız. Bu bağlamda geleceği nasıl ele alacağımız ise şimdi her
zamankinden daha önemlidir. dedi.
Aynı zamanda Türk
vatandaşı da olan ABD Başpiskoposu’nun bu söylemi fevkalâde önemlidir.
İçeriklere genel olarak
dikkat edildiğinde “Helenler” ve “Helenseverler”
pandemi dinlemiyor. Fikirler ve söylemler değişmiyor.