
Araştırmacı Yazar ve Müzisyen Bojidar Çipof'un Bu Blogunda; Çeşitli Yerlerde Çıkan ya da Basılmış Yazıları, Makaleleri, Şiirleri ve Televizyon Programlarından Videolar Bulunmaktadır.
6 Ekim 2018 Cumartesi
RUS PATRİKHANESİ TÜRKİYE'DE KİLİSE AÇARSA

RUM PATRİKHANESİ'NİN EKÜMENİKLİK İDDİASINA PROTESTAN ABD'NİN ARCHONLARINDAN DESTEK

Geçtiğimiz Eylül ayının son haftasında “Minesota
Eyaleti” de bu kervana 46. eyalet olarak eklendi ve bu şekilde ABD’nin
nüfusunun % 95’ine tekâmül eden bir kitlenin hem temsilciler meclislerinde hem
de senatolarında Türkiye aleyhine, sözde din özgürlüklerini kısıtlayan bir
ülkeymiş gibi kararlar alındı.
Minnesota’nın Temsilciler Meclisi ve
Senatosu da ayrı ayrı olarak ama ortak metin ile diğer eyaletler gibi Türk
Hükümeti’ni hedef aldı ve Rum Patrikhanesi ile diğer dini azınlıklar için din
özgürlüğü ve bunların insan haklarının garanti altına alınması için baskıcı bir
pozisyona girdi!
Bu son kararda; 1914'te Türkiye’de 1,8
milyon civarı Rum olduğu iddia ediliyor ve “Türk Hükümeti, Ekümenik
Patrik Bartholomeos'un ekümenik karakterini tanımayı reddediyor ve onu,
Türkiye'de kalan 2500 kadar Ortodoks Hıristiyan'ın başpiskoposu olarak
tanımıyor” yazılıdır ama bu şeklideki ifade çelişkilidir!
Türkiye’nin Rum Patriğini Türkiye’deki
Rum Ortodoksların başpiskoposu olarak tanımadığı iddiası çok yanlış! Türkiye
Bartholomeos’u Rum Patriği olarak kabul ediyor ama Ekümenik Patrik olarak kabul
etmiyor. Patriklik ise başpiskopostan üst bir rütbedir. Türkiye’yi kötülemek
niyetiyle kendi kendilerine rütbe tenzili yapmışlar. Niyet kötü ve olayı
çözümleyemeyenler bu söylemlere balıklama dalıyorlar. Ülkemizde çokça bulunan “Bizanssever”,”Yunansever”
ya da başka bir söylemle “Grekofil” var. Bunlar başta üniversitelerde
kümelenmişlerdir. Medyamızdaki Grekofillerin sayısını da azımsayamayız.
Minesota Eyaleti’nin aldığı kararlarda
bir başka çelişkili durum da şudur: İleriye yönelik seçilecek patriklerin illaki
TC vatandaşı olma şartı eleştiriliyor. Böyle bir hak isteniyor! Bu hususun son
aylarda ısrarla yinelenmesi ise dikkat çekicidir. Çünkü geçtiğimiz yıllarda çok
sayıda Yunanistan ya da ABD vatandaşı papaza TC vatandaşlığı verilmiştir. Bu
hususun sorun olarak lanse edilmesi de enteresandır.
29 Mayıs 2009 tarihinde Resmi Gazete’de
yayımlanan, 5901 sayılı Vatandaşlık Kanunu m.12’ne göre “istisnai”
olarak vatandaşlığın kazanılması da mümkündür. Bu imkândan yararlanacak
kişilerde 5 yıl ikamet şartı ya da Türkçe konuşma
şartı aranmadan Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilirler.
Birçok ülke bir kişiyi vatandaş yaparken dil ve ülke tarihi hakkında bir
imtihana tabi tutmaktadır. Bu hususun ne kadar haksız bir iftira olduğunu
anlamak için TC vatandaşı yapılan papazlar ile ilgili aşağıda 2 makalemizin
linkini veriyoruz.
https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/buyukada-yetimhanesi-ile-vatandasliga.html
https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/turk-vatandasi-yapilan-rum-papazlari.html
Bildirilerde ayrıca Türkiye’nin,
Ortodoks Kilisesi'ne ait yüzlerce kiliseye ve diğer mülklere el koyduğu ve
1971'de, gelecekteki Kilise liderlerinin eğitiminin ana merkezi kabul edilen
Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapatılmasını “zorla” kapatma olarak
sunulmaktadır. Oysaki 1971’de çıkan YÖK Yasası’na uymayı kabul etmedikleri ve
YÖK’e bağlanmak istemedikleri için Heybeliada Ruhban Okulu’nun eğitimine
kendilerince ara verilmişti.
ABD’de yayın yapan sivil toplum kuruluşu
görünümünde, fakat “Devlet Destekli” ve genelde Türkiye aleyhine
makaleler yayınlanan “The Persecution of Christians” (Hıristiyanlara
Zulüm) adlı bir haber sitesinde 3 Ekim 2018’de uzun bir makale
yayınlandı.
Makaleden bazı satır başları şöyledir:
“Bu makale Türk Hükümeti’nin Ekümenik
Patrikhane ve Ekümenik Patriğe karşı olan tavrını gösteren hayati bir
makaledir! ABD'nin Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun (USCIRF) Dünya’daki
din özgürlüğü ihlallerini belgeleyen 2018 Yıllık Raporunda 2. Seviye ihlal
edenler arasında Türkiye'nin de bulunduğunu üzüntüyle not ediyoruz.
Türkiye’de dini özgürlük ihlalleri
sistematik devam etmektedir. Uluslararası insan hakları topluluğunun dikkatini,
Ekümenik Patrikhanenin ve tüm Hıristiyanların Türkiye'deki durumuna çekiyoruz.
(Gatestone Enstitüsü’nde yazılar yazan
bir Türk olan “Uzay Bulut”un 2 Ekim 2018’de bahsi geçen enstitüde
İngilizce yayınlanan “Türkiye: Camiler İnşa Etmek, Hıristiyanlığı
Silmek” başlıklı makalesinden alıntılar yapılmış. Uzay Bulut: Heybeliada
Cam Limanı’nda bulunan eski verem sanatoryumu arazisinin Diyanet Vakfı’na
tahsis edilmesini de yazısında tenkit ediyor. Uzay Bulut ve Türkiye karşıtlığı
içeren yazıları ile ilgili internet üzerinde çokça link bulunabiliyor)
Uzay Bulut Almanya’da açılan camii ve
Heybeliada Ruhban Okulu karşılaştırmasını şöyle yapıyor:
Türkiye'nin en son camisi Almanya'da
açılıyor iken, en büyük Hıristiyan Ortodoks teoloji okulu, Türk Hükümeti’nin
emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalı kalmıştır. Dahası, kapalı bu Hıristiyan
okulundan bir kilometreden daha kısa bir sürede, toplam 200 dönümlük bir alana
yayılan büyük bir İslami çalışma merkezi kurulacak.
Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat
okulunu kapatan Türk Hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında
cami inşaatına harcıyor…
Türk Hükümeti, Dünya çapında İslam'ı
teşvik etmek için uzun vadeli bir çaba kapsamında yüz milyonlarca dolarlık
bütçe ile cami yaptırdı…
29 Eylül'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, Almanya'nın Köln kentinde yer alan “Köln Merkez Camii”nin
açılışını yaptı. Bu arada, Almanya'da büyük bir cami açıldı ama Marmara
Denizi'ndeki Halki (Heybeliada) adasında bulunan en büyük Hıristiyan Ortodoks
ilahiyat okulu, Türk Hükümetinin emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalıdır.
Bu arada, Türk Hükümeti Türkiye'deki
Hristiyanlık mirasını yok etmeye devam ediyor. Örneğin, Ortodoks Teoloji
Semineri, Hıristiyanların Türkiye'de maruz kaldıkları sistematik ayrımcılığın
günümüzdeki bir simgesi haline gelmiştir.
Yazının devamında The
Persecution of Christians” sitesinin yazarı; Heybeliada’da bulunan uzun
süredir metruk durumdaki Verem Hastanesi arazisinin Diyanet Vakfı’na tahsis
edilmesini ise tenkit ediyor. “Adeta hakaret eder gibi Heybeliada Ruhban
Okulu’nu yeniden açmak yerine, Diyanet Vakfı’na arazi tahsis ediyorlar”
sözleriyle bunu kendilerine bir hakaret telakki etmişler ve bu husus şu
ifadeler ile dile getirilmiş:
“Heybeliada Rum cemaati
mensuplarının ikamet ettiği Türkiye'deki birkaç yerden biridir. Türk
Hükümeti’nin Heybeliada’da büyük bir İslami merkez inşa etmesi tesadüf
değildir! Bu, İslamlaştırma politikasının, bölgedeki Yunan kültürel mirasının
ve Ortodoks Hıristiyanlığın ortadan kaldırılmasını daha da ileriye götürecek
bir projenin ayak sesleridir. Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat okulunu
kapatan Türk hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında cami inşaatına
harcıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı; Heybeliada Ortodoks Okulu’nun yanında
İslami merkez kurmayı planlayan hükümet ajansıdır. Diyanet’in geçen yıl toplam
yıllık bütçesi, Türk basınına göre sağlık bakanlığı ve içişleri bakanlığı da
dâhil olmak üzere 12 bakanlığın bütçelerini aşarak 8,1 milyar liraya (1,38
milyar dolar) ulaştı”
Diyanet Vakfı’na Türkiye topraklarında
bir arazi tahsis edilmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesine yorum
yapmak ile bir yerde camii inşa edilmesi için bütçe ayrılmasına yorum yapmak
sanırım hiçbir Yunanlının “HADDİNE” değildir!
-----------------------------
18 Eylül 2018 Salı
ORTODOKS DÜNYASINDA BÜYÜK ÇATIRDAMA

Ukrayna’da kilise uzun zaman önce ikiye
bölünmüştü. Bir yanda Rus Patrikhanesi tarafından Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin
Tek Kanonik Başkanı olarak nitelenen Kiev Metropoliti Onufry ve ona bağlı
kiliseler öte yandan ayrılıkçı olarak tanımlanan ve Rum Patrikhanesi ile
birlikte hareket edenler…
Aslında bu bir siyasi hesaplaşma! Bir
yanda her ne kadar Rus Devleti dinî işlere karışmıyor görünse de Rus
Devleti’nin desteğindeki Rus Patrikhanesi var… Öte yanda da Ortodoksların
liderliğini Rusya’ya kaptırmamak için Rum Patrikhanesi’ne her türlü desteği
veren ABD ve unsurları!
Bu aslında bir siyasi soğuk savaş ama bu
savaşın komik yanı da var. Bir yanda büyük kısmı Ortodoks olan, 145 milyondan
fazla nüfus barındıran Rusya. Yani yüz milyondan hayli fazla cemaati bulunan
Rus Patrikhanesi… Bir yanda ise Türkiye’deki cemaati 1500 kişi dahi olmayan Rum
Patrikhanesi... Gerçi ülkemizdeki diğer Ortodoks bireyleri de kendi cemaatleri
gibi görerek 5 bin söylemleri var ama bu gerçek değil ve de zavallıca bir
söylem!
Yunanistan’a baktığımızda 11 milyondan
az nüfus var. Yunanistan’daki Müslüman ve Slav faktörünü ayırdığımızda ise 8
milyon ya da biraz fazla Ortodoks bulunuyor… Rum Patrikhanesi’nin mimari
varlığı ile Rus Patrikhanesi’nin mimari varlığı da kıyas kabul etmez. Gecekondu
ile gökdelen kadar fark var. Bartholomeos’un 2010’daki Rusya ziyaretinde
kendisini özellikle görkemli, saray yavrusu mülklerde karşılamışlardı!
Rusların, tören ve gösteri işinde ve görsellik açısından ne kadar başarılı
oldukları bilinir. Çarlık döneminden kalma, dünyanın en görkemli kiliseleri
Rusya’dadır. Rus Patrikhanesi’nin de kullanımına açık olan Kraliyet Sarayı ise
şatafat açısından had safhadadır.
1-3 Eylül tarihleri arasında
Patrikhane’de Ortodoks Kiliseler toplantısı yapıldı. Alınan bilgilere göre bu
toplantıda görüşülen konulardan biri Ukrayna Kilisesi’nin durumuydu. 31
Ağustos’ta toplantının başlamasından bir gün önce Rus Patriği Kiril, Rum
Patrikhanesi’nin Ukrayna Kilisesi’ne özerklik verme girişimini önlemek ve bu
hususta ikaz etmek üzere İstanbul’a gelerek Rum Patriği Bartholomeos ile
görüştü.
6 Eylül’de ise Bartholomeos’un Ukrayna
Kilisesi’ne iki temsilci atadığı öğrenildi. Bu açıklamanın ardından 8 Eylül’de
Rus Patrikhanesi çok sert tepki verdi ve ayrıntılı açıklamaların yakında
yapılacağını vurguladı.
12 Eylül’de Rus Kilisesi'nin Toplum ve
Kitle İletişimi Sorumlusu ve Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsü Profesörü “Vladimir
Legoida” Rus Tass Ajansı'na ayrıntılı bir röportaj verdi. Söylemlerin Rus
Patrikhanesi’nin resmi görüşü olduğu da vurgulandı.
Bu röportajdan önemli satırbaşları
şunlardır:
İstanbul Patrikhanesi’nin, başka bir
yerel Kilisenin geleneksel dinî alanına özel temsilciler tayin etmesi tüm dinî
kanonları ihlal etme yoluna girdiği anlamına gelir. (Kanon=Dinî kanunlar)
Özerklik, yalnızca kanonik bir dinî
organizasyona verilebilir. Ukrayna'daki kilise Rus Patrikhanesi'ne
bağlıdır. Ukrayna Ortodoks Kilisesi, özerklik hakkında hiçbir talep
göndermedi. Bu nedenle şu anda tanık olduğumuz durum başta Ukrayna
Cumhurbaşkanı Pyotr Poroshenko olmak üzere siyasilerin politik tutkulardan
kaynaklanan, politik bir projenin sürdürülmesidir.
İstanbul Kilisesi prensipte kendi
takdirine bağlı olarak özerklik verme hakkı olduğu iddiasındadır.
Ancak diğer Ortodoks Kiliseler bu iddiayı desteklemediler. İstanbul
Patrikhanesi’nin eylemlerinin bizi daha fazla hamle yapmaya zorlamayacağını
umuyoruz. Kanonların ihlal edilmeye devam etmesi halinde misilleme
tedbirlerinin kesinlikle uygulanacağını ve çok katı olanların olacağını kesin
olarak söylenebilir.
Ukrayna’daki ayrılıkçılar kanonik
Ukrayna Kilisesi’nden 40'tan fazla kiliseyi zorla aldılar. Kilise binaları
ve diğer mülklerin mülkiyeti olarak bu tür meselelerin ele alınmasında,
ayrılıkçıların yetkililer tarafından korunacaklarına inanmak için her türlü sebep
vardır. Mesela kilise binasının Ukrayna Kilisesi'ne ait olduğuna hükmeden
bir mahkeme kararı olmasına rağmen, bölücüler bazı kiliselere el koydular.
Seçimlerden sonra mevcut haliyle açıkça
yerinde kalamayacak olan Cumhurbaşkanı Pyotr Poroshenko ve diğer Ukraynalı
siyasi kişiler kilise işleri ile uğraşmak ve bu durumu yaklaşan seçimlerde
lehlerine kullanmak için acele ediyorlar. Ukraynalı politikacıların aklın
sesine kulak vereceğini umuyoruz. İstenen siyasi temettüleri elde etmek
yerine, ülkelerini daha büyük bir kaosa sürükleyeceklerini fark etmeliler.
Patrik Bartholomeos’un ise AB ve ABD siyasi çevrelerini kullanarak baskı
uyguladığı yönünde şikâyetler de vardır.
Rus Patriği Kiril’in talimatıyla 14
Eylül'de Moskova'daki Aziz Daniel Manastırı’nda olağanüstü ve genişletilmiş bir
Sen Sinod Toplantısı yapıldı. Rus Patrikhanesi’nin üst düzey din adamlarının
yanı sıra aşağıdaki metropolitler de bu acil toplantıya katıldılar.
Kiev ve Tüm Ukrayna Metropoliti Onufry
Krutitsy ve Kolomna Metropoliti Juvenaly
Kishinev ve Tüm Moldova Metropoliti
Vladimir
Kazakistan ve Astana Metropoliti
Alexander
Taşkent ve Özbekistan'ın Metropolitleri
Petersburg ve Lagoda Metropoliti
Varsonofy
Minsk ve Zaslavsk Metropoliti Pavel
Zaporozhye Metropoliti Luka
Barnaul ve Altay Metropoliti Sergy
Narva Piskoposu Lazar
Rybinsk ve Danilov Piskoposu Veniamin
Nakhodka ve Preobrazheniye Piskoposu
Nikolay
Rus Patrikhanesi ile birlikte hareket
eden, ve özerklik karşıtı olan Kiev Metropoliti Onufry sağlık nedenlerinden
dolayı bu toplantıya gelemedi ama skype üzerinden katıldı. Rus Patrikhanesi;
Kiev Metropoliti Onufry’i Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin Tek Kanonik Başkanı
olarak nitelemektedir.
Rus Patriği açılış konuşmasında -özetle-
şöyle konuştu:
“Bugün İstanbul Patrikliği'nin
‘sözde’ ihtarlar ve Ukrayna'ya iki temsilci göndermek için aldığı kararın
uygulanmasıyla ilgili toplandık. 8 Eylül'de, Sinod'umuz İstanbul
Patrikhanesi'nin bu temsilcileri göndermek için aldığı kararla ilgili bir
açıklama yaptı ve Ukrayna'ya gelip işe koyulduğu konusunda güvenilir bilgiler
aldık.
Metropolit Onufry'den alınan bilgiye
dayanarak, Synod üyeleri bu konuyla ilgili kararlar alacaklardır.
“Sözde“ temsilci atamalarından
kaynaklanan durum, İstanbul Patrikhanesi'nin eylemlerinden kaynaklanan
1920'lerdeki durumu yansıtıyor.”
Rus Sen Sinodu’nun 14 Eylül’deki
olağanüstü oturumda aldığı 69 sayılı kararda şu önemli başlıklar da yer aldı:
(Not: Kararın tamamında Rum Patrikhanesi
için “Ekümenik” sıfatı kullanılmamış, İstanbul Patrikhanesi olarak
tanımlanmıştır)
Başlık: Rus Patrikhanesi Sen Sinodu’nun, İstanbul Patrikhanesi'nin Rus Ortodoks
Kilisesi'nin kanonik topraklarında yaptığı tek tanrısız müdahalesine
ilişkindir.
Aşırı üzüntü ile öğrendik ki İstanbul
Patrikhanesi'nin aldığı karar ile Kiev’e iki temsilci atamıştır. Bu karar; Ukrayna
Ortodoks Kilisesi'nin tek kanonik başkanı olan Rus Ortodoks Kilisesi ve
Kiev'deki Onufry Metropolitliği ile bir anlaşma olmaksızın alınmıştır.
Bu, dinî hukukun açık bir ihlalidir ve
yerel bir kilisenin işleyişi ve içişlerine açık bir müdahaledir. Dahası,
İstanbul Patrikhanesi’nin Ukrayna'ya özerklik vermeyi amaçlayan bir planın
uygulanmasıdır. Bu süreç; İstanbul Patrikhanesi'nin geri dönülemez bir
adımıdır.
Fener’in temsilcileri, Kiev
Metropolitliği’nin aslında Rus Patrikhanesi’nin yargı yetkisine devredilmediğini
iddia ediyorlar. Bu tür iddialar yanlıştır ve tarihsel gerçeklerle tamamen
çelişmektedir.
Rus Ortodoks Kilisesi ve Kiev
Metropolitliği yüzyıllar boyunca siyasi ve tarihsel sıkıntılara rağmen, bir
bütün oluşturdular.
1448'de Rus Kilisesi'nin Sen Sinod’u,
İstanbul Patriği'nin nimeti olmadan Rus Ortodoks Kilisesi'nin otokratik
hayatını başlatan kararları aldı. Ancak on yıl sonra (1458'de) o esnada Roma'da
yaşayan eski İstanbul Patriği 3. Gregory, Kiev için bağımsız ve kanonik olmayan
bir Metropolitlik kurdu.
(Gregory Mammas= Fetihten önce Bizans
tarafından azledilen İstanbul Patriği’dir. Roma’ya sığınmış ve 1459’da
İtalya’da vefat etmiştir)
Rusya Kilisesi 1593’te İstanbul
Patrikhanesi ve gerçek Apostolik diğer üç patrikhanenin katıldığı bir toplantıda
Patrikhane statüsüne yükseltilmiştir. Kiev Kilisesi'nin Rus Kilisesi ile
yeniden birleşmesi 1686'da gerçekleşmiştir ve 20. yüzyıla kadar, İstanbul
Kilisesi de dâhil olmak üzere yerel Ortodoks kiliselerinin hiçbiri, Rus
Kilisesi'nin Kiev Metropolitliği üzerindeki yargı yetkisine itiraz etmemiştir.
Rus Sen Sinodu’nun 14 Eylül’deki
olağanüstü toplantısının hemen ardından Metropolit Hilarion aşağıda önemli
söylemleri bulunan bir basın toplantısı yaptı
Metropolit Hilarion’a göre; İstanbul
Patrikhanesi Kiev'e iki temsilci atamak suretiyle Rus Patrikhanesi’nin kanonik
topraklarını işgal etmiştir. Tarihsel olarak, Rus Ortodoks Kilisesi, Kiev'deki
bağlı bir metropolitlik ile yüzyıllar boyunca var olmuştur. 1488 Rus
Piskoposluk Konseyi, İstanbul Patrikhanesi'nin rızası olmadan Rus Ortodoks
Kilisesi'nin ilk başkanını seçmiştir. O andan itibaren Rus Ortodoks Kilisesi
özerk yaşamını yaşamaya başlamıştır. 300 yıldan uzun bir süredir, hiç kimse,
Rus Metropoliti’nin statüsüne ve Rus Patrikhanesi’nin bir parçası olmasına
meydan okumamıştır.
Metropolit Hilarion şunları da söyledi:
“Son zamanlarda, Ukrayna'daki eylemlerini meşrulaştırmak için İstanbul Patriği,
Ukrayna Kilisesi’nin, her zaman İstanbul Patrikhanesi'nin yargı yetkisi altında
olduğunu iddia ederek bu statüye meydan okumaktadır. “Bu tavıra şiddetle karşı
çıkıyoruz. İstanbul Patrikhanesi, Rus Ortodoks Kilisesi’nin sırtına adeta bir
bıçak darbesi vurmuştur. 20'li yıllarda da İstanbul Patrikhanesi tek başına
Polonya Kilisesi'ne özerklik vermiş, Finlandiya ve Estonya topraklarında kendi
yapılarını oluşturmuştu. Ancak bu ülkeler Rus Ortodoks Kilisesi'nin kanuni
yargı yetkisinin bir parçasıydılar.
Patrik Kiril İstanbul'dan ayrılır
ayrılmaz (bunu daha sonra öğrendik) Patrik
Bartholomeos yapılan oturumlarda kilisemizden gelen önerileri reddetmeye karar
vermiş. İstanbul Patrikhanesi'nin bir senaryosunu gerçekleştirmiştir.
8 Eylül'de bu tayinlerin yapılmasına
tepki gösterdik ve en yakın gelecekte birtakım önlemlerin alınacağı konusunda
onları uyardık ve bugün de bunları tartışmak ve formüle etmek için bir araya
geldik.
Şu an içinde olduğumuz koşullarda
İstanbul Patriği’ni artık eşitler arasında birinci olarak anmayacağız. Bundan
sonra birinci olarak İskenderiye Patriği anılacaktır.
İstanbul Patriği, kitle iletişim
araçları tarafından tanımlandığı gibi, dünyada 300 milyonluk bir Ortodoks
nüfusun lideri olarak söyleniyor. Ancak, ilişkilerin kopmasından sonra, 300
milyonluk nüfusun en az yarısı onu artık eşitler arasında birinci olarak
tanımayacaktır.”
Kiev Metropoliti Onufry ise Inter Tv
Programına bir röportaj vererek şu ifadeleri kullandı:
“Biz bağımsız bir
kiliseyiz. Bugün Tanrı'ya ve insanlara hizmet etmek için ihtiyacımız olan
tüm bağımsızlık özniteliklerine sahibiz.
Herhangi bir yerden bağımsız olarak
kendi Sinod'umuz vardır ve Sinodumuzun kararları da bağımsızdır. Kimse onları
veto edemez. En yüksek örnek olan bir dini mahkememiz de
vardır. Bizim her şeyimiz ekonomik, idari bağımsızlığımız da vardır.
Kilisemizin insanlara manevi hizmetini başarıyla yerine getirebilmesi için
gerekli olan bağımsızlık, özerklik, özgür yaşamın tüm niteliklerine sahibiz.
İstanbul Patrikhanesi iki temsilcisini
Ukrayna'ya gönderdi. Bu alışılmadık bir eylemdir. İstanbul
Patrikhanesi'nin bağımsız kilisemize temsilci gönderme hakkı yoktur. İstanbul
Kilisesi, tüm uygar dünyayı kucaklayan güçlü bir kilise olmak yerine kendisini
Bizans İmparatorluğu ile özdeşleştirmektedir.
Bizans İmparatorluğu neredeyse tüm
dünyayı kuşatmıştı ve Kilise buna eşdeğerdi. Oysa bugün Bizans İmparatorluğu
yoktur. Onlar hayalde, geçmişte yaşıyorlar
Başka bir Kilisenin işlerine yapılan bir
müdahale, kilise karşıtı, anti-kanonik bir eylemdir; bu bir günahtır ve
günah insanlar arasında bölünmelere yol açar. “
Rus Patrikhanesi’nin Rum Patrikhanesi ile
bundan sonra hiçbir etkinlik, komisyon ve benzeri organizasyonlarında katılım
yapılmaması ve karşılıklı temsilcilikler olmaması ile Bartholomeos’un ya da bir
Rum Patrikhanesi papazının katıldığı merasimlerde yer alınmaması kararı çok
önemlidir.
Rus Kiliselerindeki ayinlerde Rum
Patrikhanesi’nin ve patriğin isminin anılmaması kararı da alınmıştır ki bu
husus Rum Patrikhanesi’nin üzerinde en hassasiyetle durduğu konudur.
(2002 yılında Bulgar Kilisesi ile Rum
Patrikhanesi arasında başlayan ve dava konusu olan ihtilafın esas nedeni;
Bulgar papazın Rum Patriğinin adını ayinlerde anmamaya başlamasıydı)
Rus Patrikhanesinin bu kararından sonra
Rusya’dan da bir resmi açıklama ile Ortodoks Dünyası’ndaki ayrılıklara karşı
olduklarını ve devletin Rus Kilisesi’nin içişlerine karışmayacağı
bildirilmiştir. Ancak bunun politik bir söylem olduğunu da anlamak mümkündür…
Rusların Rum Patriği’ni artık eşitler
arasında birinci olduğunu kabul etmemeleri; “Şu an içinde olduğumuz
koşullarda birinci olarak İstanbul’dan ziyade, İskenderiye Patriği anılacaktır.” beyanları
da çok önemlidir.
Ruslar ve Rus Patrikhanesi’ne bağlı
görünen Kiev Metropolitliği; Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroshenko'nun siyasi açıdan
bu sorunu yükselttiğine ve yaklaşan seçimlerden önceki bir hamlesi olduğuna
inanıyorlar.
Rum Patrikhanesi kanadından ise bu
hususta tamamen bir sessizlik hâkim! Rus Kilisesi’nin Rum Patrikhanesi ile
ipleri koparma kararı sanki olmamış gibi davranıyorlar! Son aylarda Rum
Patrikhanesi’nin faaliyetlerini düzenli olarak yayınlayan Rum/Yunan sitelerinde
ve Patrikhane’nin resmi web kaynaklarında da bir sessizlik hâkim! Oysaki Rum
Patriği’nin ve Rum Patrikhane’sinin her adımını abartarak bu sitelerde görmeye
alışkındık…
Görünen o ki; önümüzdeki günlerde Rusya
ve ABD’nin patrikhaneler üzerinden sürdürdüğü “Soğuk Savaş”ı izlemeye
devam edeceğiz…
7 Eylül 2018 Cuma
ORTODOKS DÜNYAYA HÜKMETME GİRİŞİMLERİ: ABD-RUSYA GİZLİ SAVAŞI

Yine de sizlere iki patrik arasındaki konuşmanın içeriğinin İstanbul Patrikhanesi yetkilileri tarafından açıklanmaya başlanması durumunda yorum yapabileceğimizi ifade edebilirim. Karşı taraftan bir açıklama yapılmadan, herhangi bir spekülasyona mahal verilmemelidir. Lütfen bilgi olmadan yapılabilecek yorumlara alet olmayınız.”
----------------