Geçtiğimiz Eylül ayının son haftasında “Minesota
Eyaleti” de bu kervana 46. eyalet olarak eklendi ve bu şekilde ABD’nin
nüfusunun % 95’ine tekâmül eden bir kitlenin hem temsilciler meclislerinde hem
de senatolarında Türkiye aleyhine, sözde din özgürlüklerini kısıtlayan bir
ülkeymiş gibi kararlar alındı.
Minnesota’nın Temsilciler Meclisi ve
Senatosu da ayrı ayrı olarak ama ortak metin ile diğer eyaletler gibi Türk
Hükümeti’ni hedef aldı ve Rum Patrikhanesi ile diğer dini azınlıklar için din
özgürlüğü ve bunların insan haklarının garanti altına alınması için baskıcı bir
pozisyona girdi!
Bu son kararda; 1914'te Türkiye’de 1,8
milyon civarı Rum olduğu iddia ediliyor ve “Türk Hükümeti, Ekümenik
Patrik Bartholomeos'un ekümenik karakterini tanımayı reddediyor ve onu,
Türkiye'de kalan 2500 kadar Ortodoks Hıristiyan'ın başpiskoposu olarak
tanımıyor” yazılıdır ama bu şeklideki ifade çelişkilidir!
Türkiye’nin Rum Patriğini Türkiye’deki
Rum Ortodoksların başpiskoposu olarak tanımadığı iddiası çok yanlış! Türkiye
Bartholomeos’u Rum Patriği olarak kabul ediyor ama Ekümenik Patrik olarak kabul
etmiyor. Patriklik ise başpiskopostan üst bir rütbedir. Türkiye’yi kötülemek
niyetiyle kendi kendilerine rütbe tenzili yapmışlar. Niyet kötü ve olayı
çözümleyemeyenler bu söylemlere balıklama dalıyorlar. Ülkemizde çokça bulunan “Bizanssever”,”Yunansever”
ya da başka bir söylemle “Grekofil” var. Bunlar başta üniversitelerde
kümelenmişlerdir. Medyamızdaki Grekofillerin sayısını da azımsayamayız.
Minesota Eyaleti’nin aldığı kararlarda
bir başka çelişkili durum da şudur: İleriye yönelik seçilecek patriklerin illaki
TC vatandaşı olma şartı eleştiriliyor. Böyle bir hak isteniyor! Bu hususun son
aylarda ısrarla yinelenmesi ise dikkat çekicidir. Çünkü geçtiğimiz yıllarda çok
sayıda Yunanistan ya da ABD vatandaşı papaza TC vatandaşlığı verilmiştir. Bu
hususun sorun olarak lanse edilmesi de enteresandır.
29 Mayıs 2009 tarihinde Resmi Gazete’de
yayımlanan, 5901 sayılı Vatandaşlık Kanunu m.12’ne göre “istisnai”
olarak vatandaşlığın kazanılması da mümkündür. Bu imkândan yararlanacak
kişilerde 5 yıl ikamet şartı ya da Türkçe konuşma
şartı aranmadan Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilirler.
Birçok ülke bir kişiyi vatandaş yaparken dil ve ülke tarihi hakkında bir
imtihana tabi tutmaktadır. Bu hususun ne kadar haksız bir iftira olduğunu
anlamak için TC vatandaşı yapılan papazlar ile ilgili aşağıda 2 makalemizin
linkini veriyoruz.
https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/buyukada-yetimhanesi-ile-vatandasliga.html
https://bulgareksarhligi.blogspot.com/2010/12/turk-vatandasi-yapilan-rum-papazlari.html
Bildirilerde ayrıca Türkiye’nin,
Ortodoks Kilisesi'ne ait yüzlerce kiliseye ve diğer mülklere el koyduğu ve
1971'de, gelecekteki Kilise liderlerinin eğitiminin ana merkezi kabul edilen
Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapatılmasını “zorla” kapatma olarak
sunulmaktadır. Oysaki 1971’de çıkan YÖK Yasası’na uymayı kabul etmedikleri ve
YÖK’e bağlanmak istemedikleri için Heybeliada Ruhban Okulu’nun eğitimine
kendilerince ara verilmişti.
ABD’de yayın yapan sivil toplum kuruluşu
görünümünde, fakat “Devlet Destekli” ve genelde Türkiye aleyhine
makaleler yayınlanan “The Persecution of Christians” (Hıristiyanlara
Zulüm) adlı bir haber sitesinde 3 Ekim 2018’de uzun bir makale
yayınlandı.
Makaleden bazı satır başları şöyledir:
“Bu makale Türk Hükümeti’nin Ekümenik
Patrikhane ve Ekümenik Patriğe karşı olan tavrını gösteren hayati bir
makaledir! ABD'nin Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun (USCIRF) Dünya’daki
din özgürlüğü ihlallerini belgeleyen 2018 Yıllık Raporunda 2. Seviye ihlal
edenler arasında Türkiye'nin de bulunduğunu üzüntüyle not ediyoruz.
Türkiye’de dini özgürlük ihlalleri
sistematik devam etmektedir. Uluslararası insan hakları topluluğunun dikkatini,
Ekümenik Patrikhanenin ve tüm Hıristiyanların Türkiye'deki durumuna çekiyoruz.
(Gatestone Enstitüsü’nde yazılar yazan
bir Türk olan “Uzay Bulut”un 2 Ekim 2018’de bahsi geçen enstitüde
İngilizce yayınlanan “Türkiye: Camiler İnşa Etmek, Hıristiyanlığı
Silmek” başlıklı makalesinden alıntılar yapılmış. Uzay Bulut: Heybeliada
Cam Limanı’nda bulunan eski verem sanatoryumu arazisinin Diyanet Vakfı’na
tahsis edilmesini de yazısında tenkit ediyor. Uzay Bulut ve Türkiye karşıtlığı
içeren yazıları ile ilgili internet üzerinde çokça link bulunabiliyor)
Uzay Bulut Almanya’da açılan camii ve
Heybeliada Ruhban Okulu karşılaştırmasını şöyle yapıyor:
Türkiye'nin en son camisi Almanya'da
açılıyor iken, en büyük Hıristiyan Ortodoks teoloji okulu, Türk Hükümeti’nin
emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalı kalmıştır. Dahası, kapalı bu Hıristiyan
okulundan bir kilometreden daha kısa bir sürede, toplam 200 dönümlük bir alana
yayılan büyük bir İslami çalışma merkezi kurulacak.
Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat
okulunu kapatan Türk Hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında
cami inşaatına harcıyor…
Türk Hükümeti, Dünya çapında İslam'ı
teşvik etmek için uzun vadeli bir çaba kapsamında yüz milyonlarca dolarlık
bütçe ile cami yaptırdı…
29 Eylül'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, Almanya'nın Köln kentinde yer alan “Köln Merkez Camii”nin
açılışını yaptı. Bu arada, Almanya'da büyük bir cami açıldı ama Marmara
Denizi'ndeki Halki (Heybeliada) adasında bulunan en büyük Hıristiyan Ortodoks
ilahiyat okulu, Türk Hükümetinin emriyle yaklaşık 50 yıldır kapalıdır.
Bu arada, Türk Hükümeti Türkiye'deki
Hristiyanlık mirasını yok etmeye devam ediyor. Örneğin, Ortodoks Teoloji
Semineri, Hıristiyanların Türkiye'de maruz kaldıkları sistematik ayrımcılığın
günümüzdeki bir simgesi haline gelmiştir.
Yazının devamında The
Persecution of Christians” sitesinin yazarı; Heybeliada’da bulunan uzun
süredir metruk durumdaki Verem Hastanesi arazisinin Diyanet Vakfı’na tahsis
edilmesini ise tenkit ediyor. “Adeta hakaret eder gibi Heybeliada Ruhban
Okulu’nu yeniden açmak yerine, Diyanet Vakfı’na arazi tahsis ediyorlar”
sözleriyle bunu kendilerine bir hakaret telakki etmişler ve bu husus şu
ifadeler ile dile getirilmiş:
“Heybeliada Rum cemaati
mensuplarının ikamet ettiği Türkiye'deki birkaç yerden biridir. Türk
Hükümeti’nin Heybeliada’da büyük bir İslami merkez inşa etmesi tesadüf
değildir! Bu, İslamlaştırma politikasının, bölgedeki Yunan kültürel mirasının
ve Ortodoks Hıristiyanlığın ortadan kaldırılmasını daha da ileriye götürecek
bir projenin ayak sesleridir. Ülkenin en büyük Hıristiyan ilahiyat okulunu
kapatan Türk hükümeti, yıllık bütçesinin büyük bölümünü dünya çapında cami inşaatına
harcıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı; Heybeliada Ortodoks Okulu’nun yanında
İslami merkez kurmayı planlayan hükümet ajansıdır. Diyanet’in geçen yıl toplam
yıllık bütçesi, Türk basınına göre sağlık bakanlığı ve içişleri bakanlığı da
dâhil olmak üzere 12 bakanlığın bütçelerini aşarak 8,1 milyar liraya (1,38
milyar dolar) ulaştı”
Diyanet Vakfı’na Türkiye topraklarında
bir arazi tahsis edilmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesine yorum
yapmak ile bir yerde camii inşa edilmesi için bütçe ayrılmasına yorum yapmak
sanırım hiçbir Yunanlının “HADDİNE” değildir!
-----------------------------