Yalnızlığıyla özdeşleşerek
gözlerdeki anlık gölgeler arasında saklanır aşk acısı…
Karanlık gecelerde,
yıldızlara uzanan bakışlardaki isyan, sabahın güneşinde yalnızlıkla uyanınca yerini
hüsrana verir…
Ve düşünmeye başlar kişi;
ne, nerede, neden? Ve daha birçok soru düşer akla…
Hatayı anlamak adınadır bu
sorular. Aklı yaylım ateşine tutar ve beyni durma noktasına getirir. Delirmenin
bir başka hali de denebilir buna aslında… Ya da tek kelime ile “dayanamamaktır” olan biten!
Hele uğruna acı çekilen
için “Acaba şimdi bir başkasıyla gülüyor mu?” sorusu, omuzlarda sanki yere yapıştıracakmış
gibi ağırlık oluşturmaktadır ve bedende iz bırakmayan tırmalamaların “iç kanatan” ağrıları da dayanılmaz
gibidir…
Dillere pelesenk olmuş
değil midir şu sözler: “Aşk için deli divane…”
Filmi geriye alıp bir kez
daha düşünmek, bu sayısız soruları sadece kendinle yanıtlamak zamanı gelmiştir…
Kalbe “Sen
biraz kenara çekil, ben aklımla dertleşeceğim” deme zamanıdır da…
Akıl; el ele, diz dize,
göz göze, beden bedene yaşanan anların güzelliğini bir kenara iterek başka
sorular üretmeye pek maharetlidir… Bunu kalbi korumak ya da kurtarmak adına da
yapmak zorundadır. Çünkü her şeye rağmen kalp atmalıdır ki aklın barındığı
mahal de “canlı” kalabilsin!
Buna; tek kelimelik
yanıtla “yaşamak” denmektedir…
Ve sonuç: Güzeldi… Hatta
çok güzeldi… Ama bitti!
Peki?
Yaşanacaklar… Yaşanacak
anlar… Yani ömrün henüz sarf edilmeyen anları… Ya da başka bir tanımla ömürden
arta kalan bakiyemiz!
Bakiye kalan anların
kullanımında da “yaşanmışlıklar”
kadar “güzel yaşanacaklar”
olacağından emin olunduğunda, ilk satıra dönülmeli ve oradaki “Aşk acısı” söylemi ve tüm bu karamsar
satırlar unutulmalıdır!
Saat; günler, aylar “öncesine” alınabiliyorsa, “geçmiş zamana” dönerek “yaşam bakiyesinden” hoyratça sarf edilenler
geri kazanılabiliyorsa aşkı kaldığı yerden ve acısız yaşamaya devam edilmelidir…
Saat; günler, aylar “ötesine” de alınabiliyorsa, orada başa
nelerin gelebileceği görülebiliyorsa, güzelse orada görülenler, sıkı sıkı sarılarak
asla kaybedilmemelidir aşk…
Ama saat; günler, aylar “ötesine” alınabiliyorsa, görülebiliyorsa
orada başa neler gelebilir, “müstakbel
kahır” ise orada görülenler, yaşanacak/yaşanan
aşk acısına katlanılmalı…
Zamanla
geçmeyen acı yoktur…
Bojidar Çipof
16
Aralık 2015