29 Mart 2012 Perşembe

TÜRKİYE’DE MASONLUK TARİHİ 2


BU YAZI DİZİMİZ; 5 BÖLÜM VE GÜN AŞIRI OLARAK YAYINLANACAKTIR. LÜTFEN DİĞER BÖLÜMLERİ DE TAKİP EDİNİZ. YAZARIN MASONLUK HAKKINDAKİ DEĞERLENDİRMESİ “SONUÇ” KISMINDA YAPILACAKTIR.

 

1. DÖNEM

Osmanlı topraklarında ilk masonik faaliyetler Sultan 3. Ahmet (1703-1730) devrinde başladı. Burada bulunan yabancı masonların kendi obediyanslarına bağlı localarda masonik çalışmalar yapmaya başladıkları bilinmektedir. Zamanla Osmanlı vatandaşı gayrimüslimler ile görev icabı yurtdışına giden devlet memurları da mason olmaya başladılar. Örneğin, 1720 yılında, Fransa’ya “Fevkalade Büyükelçi” olarak atanan “Yirmisekiz Mehmet Çelebi” ile oğlu “Sait Çelebi” ilk Türk masonları arasındadır. Osmanlı topraklarında kurulan mason localarının 1738 yılından itibaren; İstanbul, İzmir, Halep ve daha birçok şehirde faaliyet göstermek oldukları, çeşitli masonik kaynaklarda yer alır. 

Masonluğun Osmanlı hudutlarında yayılması “Kırım Harbi”  (1853-1856) ve sonrasında artar. Bu dönem aynı zamanda, Osmanlı Devleti’nin Batı’lı güçlere çok fazla taviz verdiği bir dönemdir. Kırım Harbi sonrasında ülkeye gelen, İngiliz, Fransız ve Kuzey Doğu İtalyan Devleti askerleri, ülkede bulunan yabancı tacirler ve görev icabı bulunan yabancı diplomatlar vasıtasıyla Osmanlı’da masonik faaliyetler artmış ve yabancı obediyanslara bağlı olarak çalışan localar kurulmaya başlanmıştır.

24 Haziran 1861’de Prens Halim Paşa “Kadim ve Makbul İskoç Riti’nin Şuraî Alî-î Osmanî’si” adı altında ilk Türk “Suprem Konseyi”ni (ya da sadece Yüksek Şüra olarak tanımlanır) kurdu. 

(Halim Paşa; Sait Halim Paşa’nın babası, Mısır Hidiv’i İsmail Paşa’nın yeğenidir.)

Osmanlı topraklarında çalışan localar, ilk zamanlarda yabancı bir büyük locaya (obediyansa) bağlı olarak çalışmaktaydılar. 1861’de kurulan Suprem Konsey; çalışma yapacak yeterli sayıda mason bulamadığı için uzun ömürlü olamadı ve bir müddet sonra masonik tabir ile uykuya yattı. Uykuya yatış tarihi tam olarak bilinmemektedir. Sadece, 1861’de kuruluşu ile ilgili ve 1869’da Dünya masonları tarafından kabul edildiğine (tanındığına)  ait belgeler vardır ve bundan ötürü de uykuya yatış tarihinin 1869’dan daha sonraki bir yılda olması gerekir.

1869’dan sonra ve birazdan açıklanacak olan yeniden yapılanmanın (reorganizasyon) yapıldığı 1909 tarihleri arasında ortaya nasıl bir varlık koyduğu hakkında ise çok az bilgi/belge vardır.

Masonlar; bir sebeple gittikleri ülkelerde, kendi ülkelerine bağlı bir masonluk yapılanması orada yoksa kendi obediyanslarına bağlı olarak masonik çalışmalar, toplantılar, hatta üye alımları dahi yapmışlardır. Osmanlı topraklarında görevle bulunan masonlar -başta diplomatlar ve yabancı tacirler- da bu şekilde masonik çalışmalar yaptılar. Masonluk için genel bir tanımlama ile en başarılı olarak Batı’nın eski müstemleke ülkelerinde faaliyet sergilemiştir. 

Osmanlı belki şeklen bir İngiliz, Fransız ya da İtalyan müstemlekesi hiç olmamıştır, fakat kapitülasyonlar ve büyük maddi borçları nedeniyle zaten gırtlağı bir müstemlekeden daha fazla sıkılmış ve çok zor durumda olduğu da hatırlanmalıdır.

23 Haziran 1863’de İngiltere Büyük Locası’na bağlı olarak “L’union d’Orient” Locası İstanbul’da kuruldu ve Türkiye’deki tüm masonları bir araya getirmeyi amaçladığı ilân etti. Saraya çok yakın bir hukukçu olan “Louis Amiable”, bu locanın üstadı muhteremi olduğunda ilk iş olarak Fransızca olan ritüelleri Türkçeye çevirtti. 

Bu locaya zaman içinde Osmanlı Devleti içindeki kilit mevkilere bulunan (başta asker) masonlar katılmaya başladılar. Örneğin: 1869 matrikülünde; (kısaca üye kütüğü denebilir) Sadrazam İsmail Ethem Paşa, Birinci Yaver Rauf Bey gibi yüksek mevkilerde bulunan toplam 15 kişi bu locada üye görünmektedir. Bu locanın, (kendilerince) çok başarılı çalışmalar yapması üzerine 4-18 dereceler arasında çalışmalar yapması için bu locanın uzantısı olarak bir de şapitr kuruldu.

Burada dikkat edilmesi gereken şu husus vardır: 4 ve üzeri derecelerde çalışma yapmak üzere 1861’de Prens Halim Paşa tarafından kurulan “Kadim ve Makbul İskoç Riti’nin Şuraî Alî-î Osmanî’si” adı altındaki Türk Suprem Konseyi’nin, çalışmalarını sürdüremediğinden dolayı uykuya yattığını belirtmiştik. Zira bu oluşuma katılacak mason bulunamamıştı, ancak enteresan olan da yabancı kökenli bir mason oluşumu kendine pekâlâ üye bulabiliyor ve örgütlenebiliyordu. 

Bu dönemde ayrıca İngiliz Masonluğu’na bağlı localarda, o locaya bağlı “Royal Arch” şapitrleri de kurulmaya başlandı. Bunu da çok kısaca açmak gerekirse İngiliz Masonluğu; 4 ve üzeri dereceleri yadsıyan ama içinde de barındıran bir sistemdir. Bu bir tezat olarak algılanabilir ki öyledir…

İngiltere Büyük Locası; geçmişten bu güne değin, kendini masonluğun anası sayma itiyadındadır. Üst dereceli çalışmaları yukarıda belirttiğimiz gibi bu söylemle tezat da teşkil etse engellemez (üst derecelerin ayrı bir dernek olduğunu önceki bölümde belirtmiştik) ama yadsır. 

Ve bu bağlamda, İngiliz Masonluğu çerçevesinde; 3. Dereceden devamla ortaya çıkan “Royal Arch” oluşumunu da destekler. Royal Arch sistemi; bu kadar basit ve bu kadar kısa tanımlanamayacak ve çok karmaşık bir konudur. 

(Bu husus; ancak Dünya Masonluk Tarihi başlığında bir çalışma içinde irdelenebilir.  Burada sadece çok kısa bir vurgu yaptık)

Bunlara bir örnek olarak; 20 Eylül 1865 tarihinde 107 berat numarası ile kurulan, “Thistle Of The East Royal Arch Şapitri”ni ve 16 Haziran 1869’da kurulan, “Homer Royal Arch Şapitrini gösterebiliriz. İrlanda Büyük Locası’na bağlı olarak, 22 Kasım 1864’de Büyükdere’de kurulan, Leinster Locası’nın, Royal Arch Şapitr’i de 5 Ekim 1867’de kuruldu. 25 Temmuz 1871’de ise Büyükdere’den Hasköy’e taşındı. Göründüğü gibi İngiliz masonlar Osmanlı topraklarında fevkalade aktiftiler… 

O tarihte konsolosluk ve elçiliklerin Büyükdere ve Sarıyer’de bulunduğunu da vurgulamak gerekir. Nedenini tam olarak tespit edemediğimiz bir başka yerleşim alanı ise Hasköy’dür. Şu an itibariyle (bilinen) en eski masonik haberi ihtiva eden bir belge, arşivimizde bulunan “Levant Times” adlı bir gazetedir. 

Bu gazetenin 1 Kasım 1871 tarihli sayısında; “Hasköy Mekanik Enstitüsü”nün üst katında kurulan “Kalkedonya” adlı bir loca hakkında bir haber bulunmaktadır. Haberde; locanın muhteşem mobilyalara sahip olduğu ve bu locaya bağlı masonların, açılış gününde Okmeydanı üzerinden Hasköy’e kadar üzerlerinde masonluk kuşamlarıyla yaptıkları bir yürüyüş anlatılmaktadır. Beyoğlu’nda basılan ve İngilizce ile Fransızca olarak basılan bu gazetenin başlığı şu şekildedir: 

Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk mason mabedini kurmak şerefi Hasköy’de yaşayan İngiliz Kolonisi’ne nasip oldu.

Prodos (Terrakki) Locası, 15 Ekim 1575’de Fransa Büyük Locası’na hitaben yazdığı bir mektupla Tarlabaşı Kalyoncu Kulluk’ta yeni bir binada çalışmaya başlayacağını belirtmektedir. Etoile de Bosphore, Ser Muhterem Şapitri ve İtalya Risorta Locası’na bağlı bir locanın da aynı mason mabedini kullanacağı bu mektupta belirtilmiştir. 

Sultan 5. Murad” da bu locada tekris (Masonluğa alınma töreni) olmuştur. Sultan 5. Murad’ın masonluk kuşamı (regalye) Yıldız Sarayı envanterinde bulunmaktadır.

2. DÖNEM

Türkiye’de masonluk tarihini esas ilgilendiren gelişmeler 2. Dönem’den itibaren başlar. 

1908’de 2. Meşrutiyet ilan edildi. Türk masonları da oluşan bu özgür atmosferi değerlendirerek, kendi derneklerini kurmak üzere harekete geçtiler, “Şuraî Alî-î Osmanî”yi” tekrar örgütlemek ve uyandırmak için çalışmalar başladı. İtalya ve Fransa Suprem konseyleri, bu organizasyonu gerçekleştirmek için talip oldular. Fakat bu görev Belçika’ya verildi. Belçika Suprem Konseyi’nin önderliğinde, Belçika, Fransa, İtalya, İsviçre ve Macaristan Suprem konseylerinin ortak bir bildirisi ile de çalışmalar başlatıldı.

Bu süreç içinde, 1907’de kurulan Mısır Suprem Konseyi’nin, Türkiye ile olan tarihsel ve ırksal soy bağı göz önüne alınarak organizasyonu yönetmesi benimsendi. Mısır Suprem Konseyi’nin bir mensubu ve 33. Dereceyi Mısır’da almış olan, “Prens Aziz Hasan Paşa” bu iş için görevlendirildi. Vatan Locası mensubu olan Hasan Paşa; Prens Halim Paşa’nın yeğeni ve o tarihte Selimiye Kışlası Tümen Komutanı’ydı. Hasan Paşa’dan başka o dönem Avrupa’da çok tanınmış bir mason olan “Joseph Sakakini” de bu organizasyonun gözlemcisi olarak tayin edildi.

Bir suprem konseyin varlığını ortaya koyması ve sürdürmesi için 33.ler konseyinde en az dokuz 33 dereceli mason olması gerekmektedir. Hatta dokuz sayısına pek itibar edilmez. Çünkü bir vefat durumunda dernek “kadük”  (düşme) duruma girer. 3 Mart 1909’da şu masonlar 33. Dereceye yükseltildiler:

Mehmet Talat Sai (Talat Paşa), Mithat Şükrü Bleda, Nesim Mazelyah, Asım Bey, Fuat Hulusi Demirelli, Mehmet Cavit, Rıza Teyfik Bölükbaşı, Michel Noradunkyan, Osman Adil Bey ve Mehmet Arif.

Böylece Türk Masonluğu’nun teşkilatlanma süreci başladı. Bu masonlar,  aynı gün, “Kadim ve Makbul İskoç Riti’nin Şuraî Alî-î Osmanî’sinin Yeniden Uyandırılışı (Reorganizasyon) Zaptı”nı imzaladılar ve masonik yasalara uygun olarak yeni bir “Suprem Konsey” oluşturmak üzere faaliyete geçtiler.

29 Haziran 1909’da yapılan oturumda Büyük Loca Yönetim Kurulu oluşturuldu ve şu masonlar göreve seçildiler:

Prens Aziz Hasan Paşa Büyük Hâkim Amir (Grand Komandör), 

Mehmet Cavit Büyük Hâkim Amir Kaymakamı (Yardımcı), 

Talat Paşa Umumi Büyük Müfettiş, 

Mithat Şükrü Bleda Büyük Hatip ve 

David Kohen Büyük Sekreter.

Gözlemci Joseph Sakakini de yapılan seçimin “1786 Masonik Yasaları”nda suprem konseylere tanınan imtiyazları içeren maddesine uygun olduğunu belirti ve seçimi onayladı. Başta İngiltere olmak üzere Anglosakson ülkelerin suprem konseyleri bu oluşuma hemen karşı çıktılar. Fransızca olarak yazılan bu tutanakta, kısaca Türk Masonluğu’nun bir tarihçesi de yer almaktadır.

Üst derecelerin oluşumunu tamamlayan Türk masonlar 4-33 derecelerin reorganizasyonunu (Suprem Konsey) tamamlayınca bu kez de bu kez de 1-3 derecelerin çalışması için bir “Büyük Loca” kurulması için faaliyete geçtiler. 9 Temmuz tarihli şu davetiye ile masonlar birleşmeye davet edildiler:

İskoçya Atik ve makbul İti’ne göre 1861’de muntazam bir surette teşekkül etmiş ve 1869’da Cenubi Amerika’nın Charleston Şehri’nde kâîn Müttehit Şuraî Alîler Validesi olan Şuraî Alî tarafından da tanınmış olan bütün Osmanlı İmparatorluğu Şuraî Alîsi; imparatorluk dâhilîlinde mesleğin nazım kuvveti olmak salâhiyetiyle umum masonları ayın on üçüncü günü saat 10’da David J. Kohen’in Galata’da Noradunkyan Hanı’ndaki yazıhanesine davet ediyor.”

13 Temmuz’da yapılan toplantıda en kısa zamanda bir “Büyük Maşrık” (Büyük Loca) kurulması kararlaştırıldı. 1 Ağustos Pazar günü Beyoğlu’nda Hocapulos Pasajı’nda bulunan yabancı masonlarca kullanılan bir locada 29 kişi olarak toplanıldı ve “Büyük Maşrık” resmen kuruldu. İlk büyük üstad olarak da Talat Paşa seçildi. 

Burada ilginç bir ayrıntı da var! O esnada henüz “Cemiyetler Kanunu” (Dernekler Yasası) daha ilân edilmemişti. 2. Meşrutiyet’in getirdiği serbestîlerden biri olan “Cemiyetler Kanunu 15 gün sonra, 16 Ağustos 1909’da yürürlüğe girmiştir.

Bir büyük locanın mason yasalarına göre kurulması ve bir obediyans olarak da tanımlanması için en az yedi locaya gereksinim vardır. Bu yasaya uyuldu ve Büyük Maşrık’ın oluşumunda şu yedi loca yer aldı:

Vatan, Muhibbanı Hürriyet, Vefa, Şafak, Resne, Terakki ve İttikah Hakiki Muhibleri ve Uhuvveti Osmaniye. 

1 Kasım 1909’da Büyük Maşrık ile Suprem Konsey arasında bir konkordato imzalandı ve yazının ilk bölümünde anlatılan teşkilatlanmanın gereği olarak 2 dernek halinde ve 1. Dereceden 33. Dereceye kadar olan masonik sistem tamamlandı. 

1909’dan, sonraki bölümlerde görüleceği gibi 1935’te Türkiye’de masonluğun uykuya yatmasına kadar, bugün Türkiye hudutları içinde olmayan birkaç şehir de dâhil olmak üzere toplam 65 loca kuruldu.

 

LÜTFEN SONRAKİ BÖLÜMLERİ DE TAKİP EDİNİZ…