17 Ocak 2012 Salı

HELENİZM TÜRKİYE’DE HORTLAMAYA HAZIR

Yunan milli ülküsü olarak bilinen ve ütopik olarak İstanbul’un “Konstantinopolis” adı ile tekrar Bizans’ın başkenti olmasını amaçlayan “Megali İdea” amaçları doğrultusunda 2010’da çok hamle yapıldı. Rum Patrikhanesi, arkasına ABD’yi ve ABD’de kurulmuş olan “Archon” topluluğunu da alarak önemli edinimler sağladı. Yunanistan ise içinde bulunduğu mali krize rağmen moral ve olabildiğince de maddi desteğini sürdürdü.

10 Mart 2010’da Habertürk Televizyonu’nda, “Kostantinoplelilerin Ekümenik Federasyonu Başkanı” olarak ortaya çıkan, Prof. Nikolaos Uzunoğlu’nun ağzından bu amaçlardan bir tanesini daha öğrenmiş olduk. Bu gelişme, “İstanbullu Rumlar Vatandaşlık İstiyor” şeklinde medyamızda sunuldu. Tabi bu gelişmeler olurken bir yandan da çok sayıda Yunan asıllı papazın Türk vatandaşlığı alması da sağlanmıştı.

Uzunca bir zamandır Anadolu’daki metruk, duvarları dahi kalmamış kiliselerde Rum Patriği Bartholomeos tarafından yılın belli günlerinde ayinler yapılmaktaydı. Üzerinde Rumluluğun esamesi kalmamış bölgeler için ise eski Bizans adları kullanılarak metropolitlikler ihdas edilmeye başlandı. Bu konular; geçmiş yazılarımızda çokça el alındı. Bu itibarla bir kez daha bazı noktaları tekrar etmek yerine, eski yazılarımızın bir kez daha okunmasını, durumun artık vahamet arz etmeye başladığı şu noktada önemle tavsiye etmekteyiz.

Geçtiğimiz yıllarda yine adım adım ve de Yunan/Rum vizöründen bakıldığında çok da güzel bir şekilde işleyen bir program dâhilinde, Türkiye’den Rumların neden kovulduğu sorgulanmaya başlandı. Ama bu gerçek değildi. Türkiye’den, Türk vatandaşı hiçbir Rum kovulmamıştı… Hatta bu konuda daha da ileriye gidildi ve bir güruh tarafından, Lozan Antlaşması mucibince 1925 yıllarında yapılan “Mübadele”  yani “karşılıklı zorunlu göç” dahi sanki Türkiye’nin bir büyük kusuru gibi ya da Türkiye zalim gibi lanse edilmeye başlandı.

Bir cümle ile vurgulamak istiyoruz ki; Varlık Vergisi ile 6/7 Eylül olaylarının Türkiye’nin kara lekeleri olduğunu ama bunlarla yüzleşilmiş ve tazminatlarının da ödenmiş olduğunu sıkça vurguladık ve belgeledik. "1964 yılında Türkiye Rumları kovdu" demek ise gerçekleri çarpıtmak demektir. Bu anımsatmayı ise şunun için yaptık: Geçtiğimiz sene Mart ayında ortaya çıkan “İstanbullu Rumlar Vatandaşlık İstiyor” söylemi ile birlikte 1964 yılında Rumların Türkiye’den sürgün edildikleri martavalı yine dillendirilmeye başlandı.

Nasıl ki Heybeliada Ruhban Okulu, 1971 yılında çıkan YÖK Yasası’na bağlanmak istemedikleri için kendileri tarafından kapatıldığı halde bu gün bunu “Türkiye okulumuzu kapattı!” şeklinde ve tamamen gerçek dışı bir şekilde ortaya koyuyorlarsa, 1964 sürgünleri meselesi de aynı şekilde çarpıtılan bir provokasyondur. 1964’te alınan bir kararla, 1930 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan, “İkamet Ticaret ve Seyrisefanin Anlaşması”; o günün koşulları ve uluslar arası hükümler çerçevesinde iptal edilmişti

1964’te Yunanistan ile Türkiye; Kıbrıs’tan ötürü savaşın eşiğindeydiler. Aralık 1963 sonunda ise Kıbrıs’ta, Rumlar tarafından tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen trajik olaylar gerçekleşti. 20 Aralık’ta Türk köylerinde başlayan kıyım 24 Aralık Noel Gecesi, Binbaşı Nihat İlhan’ın savunmasız eşi Mürüvvet ve evlatları Kutsi, Hakan bir banyo küvetine sokularak katledildiler. Bu masumların banyo küvetindeki fotoğrafı Türkiye’de büyük bir infial yarattı.

Bu arada 1964 başında bir gelişme oldu ve Beyoğlu’nda gizli faaliyet gösteren bir “Yunan” derneği ortaya çıkarıldı. Bu derneğin adı geçen sene ortaya çıkan “Kostantinoplelilerin Ekümenik Federasyonu’ örneğinde olduğu gibi yanlış tercüme edilmiş ve esas kimlik gizlenmişti. Derneğin gerçek adı; “Elliniki Enosis” yani “Helenik İlhak”tı. Savaşın eşiğine gelinmiş bir ortamda böyle bir adla gizli faaliyet gösteren ve kayıt dışı makbuzlarla Rum Cemaati’nden bağış toplanması “İsmet İnönü Hükümeti”ni harekete geçirdi.

Kanlı Noel”in acısı içinde bulunan Türkiye, 1930 yılındaki “İkamet Ticaret ve Seyrisefanin Anlaşması”nı feshetti ve Türkiye’de yerleşik Yunanistan vatandaşlarının 6 ay içinde ülkeyi terk etmesi şeklinde bilinen süreç başladı.

1964 Sürgünleri; sürgün değildirler. Kendi vatandaşı oldukları ülkeye hudut dışı edilen Yunanlılardır. Gelmek isteyen ve 120 Bin kişi olarak telaffuz edilenler ise 1964’de Türkiye’de gidenler değildir.

Büyük bir oyun oynanmaya başladı! Bir yandan edinimler elde ediliyor, öte yandan da psikolojik savaş teknikleri ile dezenformasyon yaratılıyor. Amaç: Türkiye’ye doğru bir göç yaratmaktır ve bu göç için, bir anlamda istila için ayrılmış büyük fonlar bulunmaktadır. Eski yazılarımızda Yunanistan tarafından tüm mali krize rağmen Türkiye’de yaşayan Rumlara, “Yunanistan Sosyal Yardım ve Sosyal Sigorta Bakanlığı” bütçesinden verilen (3 ayda bir 1300 Euro) aylıkları yazmıştık.

Bizans entrikalarında eylemler çok uzun süreçler göz önüne alınarak uygulanır. 2 Kasım 1991’de Patrik olan Bartholomeos (Dimitri Arhondoni) patrik oluşundan itibaren Anadolu’daki metruk kiliselerde bilinçli bir şekilde ayinler tertip etmekte ve yerel yöneticilerle ilişkiler kurmaktadır. Şimdi anlaşılıyor ki Anadolu’da bu metruk kiliselerdeki ayinler boşa yapılmamış!

Yapılan ayinlerde turizm işi ile uğraşanlar ile turistik obje satışı yapanların maddi anlamda yüzü tabi ki gülmektedir. Ancak edilen kârların ulusal değerlerin kaybı ile mukayesesi de yapılmalıdır. Bu bağlamda, yazımızın devamında, “Bursa/Mudanya/Zeytinbağı” üçgeninde olup bitenleri analiz etmek istiyoruz. Zira burada da adım adım ilerlendi ve bir hedefe varıldı!

Mudanya’nın şirin beldesi Zeytinbağı’ndaki (Tirilye)Kemerli Kilise” olarak da bilinen “Panagia Pantovasilissa” adlı eski bir kilise bulunuyor. Bu kilise kısa bir süre evvel Rum Patrikhanesi tarafından satın alındı.

Rum Patriği Bartholomeos, Zeytinbağı’ndaki bu metruk ve dört duvar kalmış kiliseye senede birkaç kez gelerek ziyaretler ve ayinler yapıyordu. 2009 yılında Rum Patriği, Amerikan CBS Televizyonu’na “Kendimi Türkiye de Çarmığa gerilmiş gibi hissediyorum”  şeklinde bir beyanat vermiş ve tepkileri üzerine çekmişti. Aralığa gelindiğinde Mudanya’da yayın yapan bir haber portalında, şu haber çıktı: “Zeytinbağı'ndan Patrik Bartholeomos'a Sert Tepki

Zeytinbağı Beldesi Belediye Başkanı Ali Turan o tarihte şöyle demişti: “…Zeytinbağı (Trilye) beldemize yılda birkaç kez gelerek burada ki kiliselerde dini ayinlerini yapan Ortodoks dünyasına bundan sonra, Zeytinbağı Belediyesi olarak izin vermemeye kararlıyız. Fener Rum Patriği’nin yazılı ve görsel basına çıkarak Türk halkından özür dilemesini bekliyoruz, özür dilemez ise kendilerine belediye olarak kesinlikle Zeytinbağı'na giriş izni vermeyeceğiz…” 

Geçen süre içinde Rum Patriği Bartholomeos, bu kiliseye gelmeye devam etti. Bazen korsan bir ayin, bazen de günü birlik bir gezi mahiyetinde yanında cemaat mensupları ile birlikte bu ziyaretleri yaptılar.  Esnaf da bu ziyaretlerden ziyadesiyle mutlu oldu! Ve geçen sene ortalarında Patriğin parlak elemanlarından, akademik kariyeri hayli yüksek olan “Elpidophoros” dini lakaplı metropolit “Yani Lambriniadis”e “Bursa Metropolitliği” ünvanı verildi. Şahıs gerçekten birçok lisan bilen, kariyeri yüksek ve en önemlisi sosyal medyadaki tüm imkânları kullanabilen ve çevresi de çok geniş olan bir kişi…

Lambriniadis, Bursa Metropoliti olduğunda ilk yaptığı iş, bastırdığı bir broşürde Bizans dönemi Yunanca Bursa haritasına yer vermesi oldu.

Şimdi burada teknik olarak, bazı hususları herkesin anlayabileceği bir şekilde irdelemek gerekiyor. Anadolu’daki Patrikhanece ihdas edilen metropolitlikler arasında Ayvalık Ali Bey Adası (Cunda) da “Cunda Metropolitliği” olarak yer alır. Cunda’nın Patrikhane üzerinde çok büyük bir önemi bulunuyor. Zira Osmanlı zamanındaki ilk ruhban okulu burada kurulmuştur. Bunu simgeleştirmek adına Cunda Metropoliti her kim ise, aynı zamanda Heybeliada Ruhban Okulu’ndan da sorumlu Başpapaz olmaktaydı.

Bu kez bu durum değişti ve Bursa Metropoliti Lambriniadis Heybeliada Ruhban Okulu’ndan da sorumlu Başpapaz olarak tayin edildi. Geçen seneden itibaren Bursa görevi dışında okuldan da sorumlu olarak faaliyetlerde bulunmakta, sosyal medyada Ruhban Okulu profilleri açmakta ABD Büyükelçisi’ni adada ağırlamaktadır.  6 Şubat’ta adada yapılacak bir tören ile de bu resmileşecektir. Cunda Metropolitliği ise boştur…

Yani (Elpidophoros) Lambriniadis, son günlerde çok faaldir. Zeytinbağı’ndaki kilisenin 250 Bin Euro’ya satın alınmasını ve finansmanını sağlamıştır. Bu tabi bazı çevrelerce çok takdir topladı. Patriğin bir dönem, özellikle bir önceki görevi olan, Sen Sinod Genel Sekreteri iken her daim yanında olan Lambriniadis için Bartholomeos ile arasında gizli bir güç kavgası olduğu da söylenmektedir. Geçmişte sivrilen bazı metropolitler (Örneğin: Meliton) eski popülaritelerini kaybettiler. Fakat Lambriniadis artık gayet popülerdir ve bu saatten sonra harcanması da zordur. Kısa bir süre önce de Selanik Üniversitesi’nden kalabalık ve çok sayıda profesörün de bulunduğu bir gruba Heybeliada’da ev sahipliği yapmıştır. Tabi ki bu gruptakiler okulun açılması için adımlar atmaya geldiler. Geçtiğimiz ay Aynoroz’da patlak veren büyük yolsuzlukla ilgili olarak da tek yorum yapan ya da destek veren Lambriniadis’ti…

Yazdığımız her şey bir süre sonra hakikat oluyor. Mudanya ile ilgili de çok şey yazdık ve hepsi tek tek gerçekleşti. Büyük bir pazılın parçalarını birer birer birleştiriyorlar. Bunları ayrı ayrı ele alırsak ve iyimser bir gözle bakarsak “Ne var bunda?” demek de olası… Ama durum öyle değil. Tüm prespektife bakıldığında durum hiç iç açıcı değil!

Bursa, Hıristiyanlık Tarihi açısından çok önemli bir kenttir. M.S. 325 yılında 1. Genel Hıristiyan Konsil’i İznik’te yapılmıştır ve bugün Hıristiyanlığın en önemli amentüsü olan “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” üçlemesi bu konsilde karara bağlanmıştır. 1204’te Haçlı Ordusu’nun İstanbul’u zapt etmesinden sonra Bizans İmparatorluğu da 57 yıl İznik’te barındı. Bursa, Yalova Termalleri ve Mudanya civarları çok önemli Bizans yerleşim alanlarıdır.

Bir sonraki yazımızda bunu ayrıntılı olarak yazacağız ama kısaca değinirsek; Gökçeada’da olmayan cemaat için bir okul açma izni de alındı. Cemaat yok ama Yunanistan’dan bu adaya yerleşmeye meraklı çok sayıda Yunanlı hazırda bekliyor. O zaman açılacak okul için öğrencileri de olacak!

Geçtiğimiz Aralık ayının sonlarında “İHA” kaynaklı bir haber tüm portallarda yer aldı. Haberin başlığında, “Önce Patrik Ziyaret Etti, Ardından Metropolit Satın Aldı” denmekteydi. Devamında ise 2009’da “Zeytinbağı'ndan Patrik Bartholeomos'a Sert Tepki” diye manşet attıran Zeytinbağı Beldesi Belediye Başkanı Ali Turan ile ilgili şu ifade yer almaktaydı:

Niyazibey Mahallesi Kemer Sokak'taki harabe halindeki Kemerli Kilise'yi Patrikhane'nin onararak ayin yapmayı planladığı ifade ediliyor. Zeytinbağı Belediye Başkanı Ali Turan, ibadete açılacak kilisenin anahtarının kendilerine verileceğini, tarihi yapının günü birlik ziyaretlere açık tutulacağını söyledi.

Bu haberin devamında bizim araştırmalarımızla ilgili olarak da şu paragraf yer aldı:

Fener Rum Patrikhanesi'ne karşı 1996-2007 yıllarında açtığı iki davası Yargıtay içtihadı haline gelen araştırmacı yazar Bojidar Çipof, Bursa’da olmayan Ortodoks cemaati için tayin edilen metropolitin bastırdığı Bizans dönemi Bursa haritasını ele geçirmişti. Mart ayında hazırlanan Yunaca ve İngilizce broşürlerde, mayıs ayında Mudanya ve Gemlikte bir dizi incelemelerde bulunan Fener Rum Patriği Bartholomeos'un da yol haritası ortaya çıkmıştı. Araştırmacı yazar Çipof, İzmir'de yayınlanan İlk Kurşun Gazetesi’ndeki yazısında, kiliselerin bulunduğu il ve ilçelerde tek bir Rum'un bile yaşamadığına dikkat çekmişti. Kiliselerin onarılıp sürekli ibadete açılacak olmasının ilk adımın Zeytinbağı'ndan başlatıldığı iddia ediliyor.”

Belediyeler bu konuda çok yanlış davranıyorlar. Turizmden anlık gelecek katkılar öncelikli olarak gözleri boyamakta… En büyük hata ise bu gelişmeleri münferit olarak değerlendirip, hoşgörü ve diyalog içerisinde değerlendirmektedir. Bir bütün olarak bakıldığında ise Anadolu yani onlara göre “Küçük Asya”yı yeniden ele geçirme süreci başlamıştır. Her yazımızda vurguluyoruz! “Yeni Anayasa” çalışmaları çerçevesinde umarız ki Rum Patrikhanesi’ni Vatikanlaştıracak, Türkiye’de “Ortodoks Halifeliği” misali bir yapı oluşturacak bir gol yenmez!

4 Mayıs 2010 tarihli yazımızda başlık olarak “Helenizmi Bursa’da Hortlatma Süreci…” demiştik.

Şimdi de “Helenizm Türkiye’de Hortlamaya Hazır” diyoruz…