Heybeliada Ruhban Okulu, Ağustos’ta gizemli bir toplantıya ev sahibi olacaktı.Bu toplantıya Kudüs, Antakya (Şam’da bulunur) ve İskenderiye patrikleri ile Kıbrıs Başpiskoposu ve Rum Patriği Bartholomeos katılacaktı. Patriklerin genel Ortodoks toplantıları dışında böyle bir araya gelmeleri rutin bir davranış değildi ve Türk düşmanlığı ile bilinen Kıbrıs Başpiskoposu’nun da bu toplantıda bulunması ise fevkalade düşündürücüydü. Bu toplantının ana amaçlarından biri ise 2011 içinde yapılacak olan genel Ortodoks toplantısı öncesinde, “Rus Patriği”ne karşı stratejiyi belirlemekti.
Bu toplantı, 1 Eylül’de Heybeliada Ruhban Okulu’nda ve 2 Eylül’de Patrikhane avlusunda bulunan Aya Yorgi Kilisesi’nde olmak üzere iki kere toplanılarak yapıldı ama Antakya Patriği gelmedi. Toplantı öncesinde, Rus Patrikhanesi’nden üst düzey bir yetkilinin Şam’a giderek Antakya Patriği ile görüşmesi neticesinde Antakya Patriği bu toplantıya icabet etmedi. Rus Patrikhanesi’nin bu girişiminden fevkalade rahatsız olmakla birlikte kendi emireri gibi telakki ettikleri Antakya Patrikhanesi’nin bu tavrına daha çok bozulmuş olduklarını belirtmek gerekiyor.
Amerika’nın Patrikhane lehine çok farklı kulvarlardan girişimleri başlamıştır. Eylül, bu açıdan çok hareketli ve farklı manevraların yapıldığı/başladığı bir ay oldu. Merkezi Amerika’da bulunan ve yaptığı hizmetler karşısında milyon dolarlar alan McKinsey Şirketi “bilâ-bedel” olarak Büyükada Rum Yetimhanesi’nin fizibilitesini üstlendi ve bu konuda görüşmeler yapmak için 13 Eylül’de İstanbul’a geldi, Patrikhane yöneticileriyle görüştü ve sunumunu yaptı. Bu görüşmelere Coca Cola’nın CEO’su Muhtar Kent de katıldı. Alınan bilgiye göre McKinsey’in bu fizibiliteyi bilâ-bedel yapmasını sağlayan kişi zaten Muhtar Kent’tir.
Bu organizasyonları gerçekleştiren ve Büyükada Yetimhanesi’nin koordinasyonunu sağlayan kişi ise Pandeli Laki Vingas’tır. Vakıflar Kanunu’nun, 41. Maddesi gereğince 28 Aralık 2008’de yapılan “Vakıflar Meclisi’ne “Azınlık Vakıfları Temsilcisi” olarak seçilen Pandeli Laki Vingas, 25 Mart 2011’de Boyacıköy Rum Kilisesi’nde “archon” ünvanı alan son kişilerden biridir.
Bu seçim, akabinde birçok tartışma da ortaya atılmıştı. Zira Ermeni vakıfları temsilcilerinin bir kısmının Vingas’a oy verdiği seçimden sonra ortaya çıktı. Ermeni vakıflarının adayı olan Simon Çekem’in bu konuda düşündürücü beyanatı ise şöyledir: “Bizim için üzücü bir durum. Çünkü meclise aday sokabilecekken kendi kendimizi sabote etmiş olduk”
Archonluk; canını ve malını esirgemeden “Megali İdea” emelleri için ortaya koyabilecek kişilerden (sadece erkek) oluşan “Paramasonik” bir topluluktur ve merkezi Amerika’dadır. Kökeni Bizans’a hatta Roma’ya kadar uzanmaktadır ve o devirde kilisenin ya da imparatorun üst düzey asker/yargıçlara verdiği bir unvandır.
Patrikhane günümüzde; lobi kabiliyeti yüksek olan Amerikalı zengin işadamları arasından, kendi idealarına gönül vermiş olanlara “Archon” ünvanı vermektedir ve bu unvan Yunan/Rum asıllı kişiler arasında fevkalade itibar olarak telakki edilmektedir. Burada Patriğin bir “devlet başkanı” ya da “imparator” gibi, Bizans döneminde kullanılan çeşitli unvanları (Offikia) verdiğini görüyoruz. Mesela, Logothesis bu gün bir başbakan ya da dışişleri bakanı; Rhetor, eğitim bakanı; Referandarios, ise Patriğin imparator nezdindeki temsilcisidir. (mihmandarı)
1922, 1942, 1955 ve 1963 yıllarında Patrikhane’yi oluşturan Rum tebaa göç edince, Patrikhane’nin Anadolu’da faaliyet gösteren kilisesi kalmamıştı. Bu durumun önüne geçemeyen dönemin Rum Patriği Athenagoras çok fazla kişiyi “Archon” unvanıyla donattı ve bu şekilde kilise bağlarının korunmasını amaçladı. Kuzey ve Güney Amerika Başpiskoposu (tescilli Türk düşmanı) Yakovos ise 1966’da “Order of Saint Andrew The Apostle Archon of The Ecumenical Patriarchate” adıyla Amerika’da bir dernek kurdu. Fener Rum Patriği Bartholomeos’un 1991’de Patrik olmasından sonraki ilk icraatlarından biri, merkezi Atina’da olan “Panagia i Pammakaristos” isimli ikinci bir dernek kurmak oldu. Bundan sonraki adım da şu anda Amerika’da çok güçlü bir topluluk olan “Archonlar Biraderliği”nin (The Brotherhood of Archons of the Ecumenical Patriarchate) kurulmasıdır. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için bakınız: Bojidar Cipof, Patrikhane ile Mücadelem, Bojidar Kitapları Yay., 2010, s.620-627)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son Amerika gezisinde, Amerika Yunan Kilisesi’nin temsilcisi Kuzey ve Güney Amerika Başpiskoposu ve Archonların üst düzey temsilcileri ile de görüştürüldüğü hakkında haberler internet ortamında bulunuyor. Arhonların Türkiye Devleti’nin üst düzey temsilcileri ile Patrikhane lehine talepler içeren görüşmelerde bulunmak istedikleri de çoktandır biliniyor.
Son dönemde ülkemizde artan terör ve İsrail ile olan gerginliğin üstüne eklenen Güney Kıbrıs’ın petrol sondaj girişimi gibi sorunlarımızda; Amerika yanımızda ve aynı anda karşımızda aktif rol oynamaktadır. Bu durumda din özgürlüğü ya da Müslüman olmayan Türk vatandaşlarına sağlanacak kolaylıklar sağlanması adı altında süregelmekte olan adımlar pek hoş görünmemektedir.
“McKinsey”in arkasında Coca Cola da görünse sonuçta desteği veren Amerika’dır. “Tavşana kaç tazıya tut” misali, Güney Kıbrıs’taki petrol sondajını yapan da bir başka Amerika şirketidir. Basit bir teçhizatı, canları istediğinde Kongre kararı olmadan yurt dışına göndermeyenler, milyon dolarlarla telaffuz edilen bir fizibiliteyi bilâ-bedel yaparlar mı ya da bu işten asıl çıkar ne? Son günlerde çok aşikâr yapılan Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması yönündeki artan baskı neden?
Kuzey ve Güney Amerika Başpiskoposluğu’nda (ruhani açıdan) çok alt bir rütbede olmakla birlikte yeri geldiğinde Patrikhane için Başpiskopostan da değerli olan “Alex Carlukos” adında bir papaz var. McKinsey yetkililerinin sunumunda bulunmak üzere onun da İstanbul’a gelmiş olması çok dikkat çekicidir.
Bir başka husus da 13 Eylül’de bu görüşmeler süredururken, Amerika Büyükelçisi “Francis J. Ricciardone”nin, Rum Patrikhanesini ziyaret etmesi ve 17 Eylül’de de Heybelida Ruhban Okulu’nu eşi ile birlikte ziyaret etmesi ve okulun anı defterine “Okulun tekrar açılması için dua ediyorum” şeklinde yazı yazmasıdır.
Rum Patrikhanesi’nin Yunanistan’da önemli mal varlığı bulunmaktadır. Bu mal varlığından oluşan kazançlardan vergi alınmaması için de çok yakında girişimde bulunuldu. Yunanistan Başpiskoposluğu’nun da önemli mal varlığı var ve onlar vergi veriyor. Bu durum; iflas etmiş Yunanistan’da önümüzdeki günlerde nelere yol açar bilinmez ama Patrikhane’ye Yunanistan’dan gelen ve milyon Eurolarla telaffuz edilen yardımlar kesilmedi.
Rum Patriği Barholomeos, 7-12 Ekim arasında Aynaroz Bölgesi’ne bir ziyaret gerçekleştirecek. Aynaroz Ruhani Cumhuriyeti olarak da bilinen bölge, Yunanistan'ın içinde yarı otonom bir idari yapıdadır. Makedonya'dan Ege Denizi'ne uzanan Khalkidiki Yarımadası üç dağlık bir burun şeklindedir ve "Athos" ya da “Ayion Oros” olarak bilinir. Bölgede, 17 Yunan ve birer Rus, Bulgar ve Sırp olmak üzere toplam 20 büyük manastır bulunmaktadır. Bu manastırların dünya ile tüm bağlar kopuktur, elektrik ve telefon dahi yoktur. Kadınların ve dişi hayvanların bile bu bölgeye girmesi yasaktır.
Bartholomeos, 2 Kasım 1991’de Fener Rum Patriği olduğu ilk günden itibaren bu bölge ile sorun yaşamıştır. Nitekim Patrikliğinin ilk gününde, taç giyme töreninde yaptığı konuşmasında üstü kapalı ya da açık birçok mesaj arasında Aynaroz’a da şöyle yüklenmişti:
“... Askitik bir yaşam tarzı sürdüren ve ışık saçan Aynaroz'dakilere yöneliyor ve diyoruz; uzun zamandan beri ana kilisemizin kuralları dışında olan Aynaroz Manastırının geleneksel varlığını sürdürmesini anlamak mümkün değildir. Bunun için bu kutsal yerlerin varlığını, Ortodoks Kilisesi düzeni ve hiyerarşisi içinde varlığını sürdürmesini ve muhafaza etmesini sağlamak için her şeyi yapacağız. Buradaki papazlardan şunları istiyoruz; Tanrı korkusu ile hareket edip kilisemizin Askitik ve Monahile yeminimizi ve kurallarımızı kabul etmelerini ve sadece bizim kilisemize uymalarını istiyoruz...”
Rum Patrikhanesi Devletleşme Yolunda…
Bu geziyi bir yerlere bağlamalı mıyız? Çünkü bu geziden döndükten 10 gün sonra bakınız ne olacak…
Bu sene Rum Patrikhanesi’nde her şeyin yıldönümü… Bartholomeos’un Heybeliada’dan mezun olup ruhban oluşunun 50. Yılı, Okulun kapanmasının 40. Yılı ve Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı…
22 Ekimde, Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı şerefine çok büyük bir organizasyon tertiplenmiştir. Haliç Kongre Merkezi’nde büyük bir bütçe ile 3 bin kişilik bir resepsiyon, piyano resitali ve sunum hazırlıkları yapılmıştır. Bu resepsiyona tüm yerli siyasi ve yöneticilerin yanı sıra iş adamları da davetlidir. Amerika’dan ve başka yabancı ülkelerden de gelecek çok sayıda davetli vardır.
Amerika’dan Archonlar da gövde gösterisi şeklinde başkanları “Limberakis” ile birlikte burada hazır bulunacaklar. Bu davet aslında Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı’nı kutlamaktan çok, ağırlıklı olarak Heybeliada Ruhban Okulu’nu açtırmaya yönelik hamlenin yapılacağı platform olacaktır.
Makaledeki her bir madde, gerçekten usta bir satranç oyununun adeta hamleleri…
Aynaroz, Yunanistan Anayasası’nın 104. Maddesine göre otonom bir devletçiktir ve buranın devlet başkanı da o an görevde olan patriktir. Patrikhane Vatikanlaşacak derken kastedilen topraklar farklıdır. Aslında Rum Patriği, Vatikan’dan çok daha büyük bir coğrafyanın devlet başkanıdır. Ama üzerinde bulunduğu topraklarda tescil ettiremediği “Ekümeniklik” nedeniyle bu statü “kadük” durumdadır.
Çok bilinmeyenli ya da bilinenli bir denklem aslında Rum Patrikhanesi’nin durumu… Ve birinci sırada Ekümeniklik sonra da Heybeliada Ruhban Okulu’nun YÖK’e bağlı olmadan açılması bulunuyor. Bunun için yeni Anayasa’da bir takım cümleler sokulması gerekiyor. Patrikhane için çalışan hukukçu ordusunun bu bağlamda Anayasa Komisyonu’ndaki meslektaşlarına telkinlerde bulunması olasıdır ve dikkat edilmesi gereklidir.
Yazımız için “komplo” diyen desin…
Zaten Türkiye komplonun daniskası ile karşı karşıya…
Şimdi lütfen bu yazıyı bir daha yukarıdan aşağıya ama bu kez mantık süzgecinden geçirerek okuyunuz…
Ve Rum Patriği’nin çok kısa bir süre önce Selanik çevresine yaptığı ziyarette Yunan askeri birliği ile çekilmiş olan fotoğraf karesine dikkatlice bakınız…
Yazımızın başlığı şöyleydi: “Yunanistan İflas Etti Ama Rum Patrikhanesi Devletleşme Yolunda”