Geçtiğimiz
günlerin en büyük olayı şüphesiz Filistin’e giden gemilerdi. Daha sonra İran’la
ilgili olarak yapılan nükleer oylama gündemdeki bir başka önemli
konuydu. İçinde bulunduğumuz jeopolitik durum söz konusu olduğunda elbette
ki en sıcak gelişmelerin gündem başı olması da olağandır. Tabi bu arada yurt
içinde sürekli derinden sarsıldığımız terör kurbanlarımız için ağlıyoruz.
Ülkemiz
için son derece önemli bir konu, bu yoğun gündem arasında çok az yer aldı. Rum
Patriği Bartholomeos ve beraberindeki bir grup din adamı ve kişiler Moskova’ya
gittiler. Haber niteliği dışında hiç yorumlanmayan bu ziyaret aslında bizim
için de fevkalade önemliydi. Ziyaretin, Türkiye’nin önüne sıkça getirilen,
Fener Rum Patrikhanesi’nin “Ekümeniklik”
talebi ile ilgili olarak göz önüne alınması ve bu doğrultuda irdelenmesi
gereklidir.
Ülkemizde
konuyla en alakasız olanlar da Ekümeniklik, Heybeliada Ruhban Okulu ve son
birkaç yılda gündeme gelen Büyükada Yetimhanesi ile ilgili birkaç şey bilirler.
Bunlardan Yetimhane bana göre en son sırada yer alır ve bir hukuk sürecidir.
Yetimhane kadar masum olmasa da Heybeliada Ruhban Okulu için de hukuksal ama daha
çok idari bir konu olduğunu, Türkiye’nin bu okulun açılmasına engel olmadığını,
ancak bir hukuk devleti olan ülkemizdeki, başta Anayasa ve birçok kanun ve tabi
ki yönetmeliklerle bağdaşmayan Patrikhane isteklerinin kabul edilmesinin mümkün
olmadığını belirtmek gerekir. Ekümenizm ise Türkiye için felaketle
sonuçlanabilecek sorunlar yaratabilir ve bu hususta çok dikkatli olunmalıdır.
Bu üç başlıktan başka, bir de sessiz sedasız yürüyen bir başka nokta ise
yabancı uyruklu din adamlarına verilmek istenen Türk Vatandaşlığı konusudur.
Rum Patrikhanesi; sadece bu birkaç konu başlığı ile sınırlı olmayıp, Türkiye
Cumhuriyeti’nin önünde baş ağrıtan ve ağrıtmaya devam edecek bir sorunlar
yumağıdır.
Tüm
Dünya Ortodokslarının liderliğine soyunan, kendini “Evrensel Patrik”
saydırmaya çalışan, ancak sayıları bin kişiden biraz fazla kalmış bir “Cemaat Başpapazı”
olmaktan öte olmayan patrik; bu konudaki en önemli desteğini şüphesiz
Amerika’dan almaktadır. Bu destek; salt ABD ile sınırlı olmayıp tüm AB ülkeleri
de patriğe destek olmaktadırlar. Başta ABD olmak üzere Katolik ve Protestan
ülkelerin, Ortodoks Rum Patriği’ne neden destek verdikleri önemle
sorgulanmalıdır.
Dünya’daki
en büyük Ortodoks nüfus Rusya’dadır. Bu nokta, Rusya’nın değişimden önceki
pozisyonuna, SSCB dönemi göz önüne alınarak bakıldığında, Ortodoksların yarıdan
fazlasının bu coğrafyada bulunduğu görülür. Dünya üzerindeki kendine direk
bağlı olan Yunan/Rum nüfusun Ortodokslardaki payı yüzde beşten fazla olmayan
Fener Rum Patrikhanesi’nin evrensellik iddiaları dini açıdan mümkün
değildir.(1) Patrikhane bu konuda siyasi olarak çok büyük destek görmektedir.
ABD’nin
ve AB ülkelerinin desteği elbette ki tek bir sebepten değildir. Bu çok yönlü
bir denklemdir. Bu denklemin çok somut, çok belirgin olan bir yönü vardır. Bu;
başta ABD olma üzere diğer ülkelerin Rusya’ya karşı olan tavrıdır. Her ne kadar
ABD, şu anda Dünya’daki en büyük güç olarak görünse dahi Rusya’nın gücü de
tartışılamaz. Bu güçlü ülke komünist dönemde dahi kilisenin gücünü muhafaza
etmesini sağlamıştır. Hatta bunun fevkalade farkındadır demek de mümkündür.
Dünya’daki en büyük güçlerden biri olan Rusya’nın topraklarında, en yaygın din
ya da mezhep Ortodoksluktur ve Dünya Ortodokslarının yarısı bu ülkenin
vatandaşıdır. O halde kısaca şunu demek mümkündür: “Rusya güçlüdür ve
Rusya’da kilise de çok güçlüdür.”
Fener
Rum Patrikhanesi’nin “Biz Ekümeniğiz”
söylemleri Rus Kilisesi’nden destek görmez. Bazen oluşan ilişkileri,
ziyaretleri hatta dinsel toplantıları bu nedenle çok iyi incelemek ve satır
aralarını okumak şarttır. Rusya’nın, Fener Rum Patrikhanesi’ne karşı olan
tutumu; İstanbul’un Fethi’nden de önceye dayanır. Bizans, Rusya’nın gözünde
Ortodoksluğa ihanet etmiştir. Tek başına Dünya Ortodokslarını temsil edemez ve
bu bağlamda “Evrensel”
değildir.
Rusya
dışındaki Ortodoks ülkelerin yöneticilerinin İstanbul ziyaretlerinde Patrikhane
ziyaretleri ve Patriğin hürmet gösterileri basınımızda çok yer alır. Bu aslında
sadece Ortodokslarla sınırlı kalmaz. Katolik ve Protestan çok sayıda devlet
adamının da bu “Hürmet”
sunma yarışında olduğu da basından gözlemlenir.
İşte bu
bağlamda; Putin’in birkaç yıl evvel Türkiye’ye yaptığı ziyaret programında Rum
Patrikhanesi’ni ziyaret etmemesi ve nedenleri çok önemli bir husustur. Rusya;
Fener Rum Patrikhanesi ile ilişkiye girmez. Temmuz 2009’da yeni Rus Patriği
Kiril’in, İstanbul’da yapılan Ortodoks Birliği Toplantısı’na katılması üzerine
Rus Patriği’nin Fener’in Ekümenikliğini tanıdığı şeklinde spekülasyonlar
yapıldı. Bu tabi ki kesinlikle doğru bir tespit değildi. Tüm Ortodoksların
yöneticilerinin bulunduğu bir toplantı sebebiyle ve yeni seçildiğinden bu yana
henüz görmediği başka patriklerin olduğu bir ortamda, Dünya Ortodoks nüfusunun
yarısının dini liderinin bulunmasına başka bir anlam yüklemek yanlıştı. Aynı bağlamda
ise Rus Patriği’nin bu toplantıda bulunmaması da büyük yanlış olurdu.
Mayıs
sonunda Moskova’da tüm Ortodoksların katıldığı bir konsül yapıldı. Bu konsül;
bu gün Rusya ve diğer Slav ülkelerinde kullanılan alfabeyi ortaya çıkaran Kiril
ve Metodi kardeşlerin de anıldığı güne denk getirildi. Bu alfabenin bir başka
yönden de büyük önemi vardır. Panslavizm’in en büyük argümanı “Kiril Alfabesi”dir.
Panslavizm’in, tarihsel süreçteki en büyük destekçisi ise sadece Rusya
olmuştur. Bulgarların, Osmanlı karşıtı isyanının başlıca kaynağı; Rusya
desteğindeki Panslavizm ile birlikte sağlanmıştır.
İşte
şimdi bu güçlü kilise ve arkasındaki güçlü devlet tüm Ortodoksları kapsayan
büyük bir organizasyonla Moskova’da gövde gösterisi yaptı. Heyetlerin daha
alana inmelerinden başlayarak çok büyük bir karşılama oldu. Fener Rum Patriği
ve beraberindeki heyet ise daha da görkemli karşılandılar. Bunu birileri Fener
Rum Patriği’ne yapılan çok büyük “hürmet” olarak
algıladılar. Hürmet elbette ki vardı ama esas olan orada büyük bir “Güç Gösterisi”
yapıldığı idi. Bartholomeos, bu güç gösterisi altında gerçekten ezildi.
Ülkemizde çıkan haberlerde bu güç ya da gövde gösterisi hiç dikkate alınmadı.
Gezi;
baştan sona çok “ezici”
bir gövde gösterisi şeklinde gerçekleştirildi. Rusya Devlet Başkanı Medvedev de
bu gösteriye katıldı ve görüşmeler oldu. Ziyaret esnasında gerçekleştirilen
ancak basında yer almayan bir nokta üzerinde durmak gereklidir. Vladimir Putin;
İstanbul’da ayağına gitmediği, ziyaret etmediği Barholomeos ile bir kilisede ve
çok ufak bir odada baş başa görüştüler.
Rusların,
tören ve gösteri işinde ve görsellik açısından ne kadar başarılı oldukları
bilinir. Çarlık döneminden kalma, Dünya’nın en görkemli kiliseleri Rusya’dadır.
Rus Patrikhanesi’nin de kullanımına açık olan Kraliyet Sarayı ise şatafat
açısından en had safhadadır.
Barholomeos
Rusya’da; Rus Kilisesi’nin ve Dünya’daki en büyük Ortodoks topluluğunun gücünü,
arkasında “Devlet”
olan büyük bir kilise yapılanmasını ve şurada bin kişi kalmış cemaatiyle ve
Patrikhane içindeki o mütevazı kilisesi Aya Yorgi ile ne kadar “Evrensel” ve “Ekümenik”
olabileceğini çok iyi bir şekilde gördü.
1-Gözde
Kılıç Yaşın, dünya üzerindeki 220 milyon Ortodoks insanın sadece binde 1.3’ü
üzerinde Fener Rum Patrikhanesi’nin ruhani yetkileri olduğu iddiasında
bulunmaktadır. İlgili makale için bkz. Gözde Kılıç Yaşın, “Patrikhane’nin
Ekümeniklik İddiası”, Cumhuriyet Strateji, S. 25