Bu yazımızda; Cumhuriyet Dönemi öncesi İstanbul’da Devlet ve Türklük aleyhine çıkan Rumca yayınları elimizdeki kaynaklar nispetinde vermekteyiz. Yazımızda, Osmanlıcadan tercümeleri verilmiş olan; Yeni Gün, Akşam, Tasvir-î Efkâr, Duygu gazeteleri 1918-1919 yılları itibariyle çıkmakta olan ve yine ağırlıklı olarak İstanbul’da basılan, düşmanca ifadelerin yer aldığı başta Rumca gazetelerle mücadele etmekteydiler. Tabi bu yayınlar sadece bu gazetelerle sınırlı olmayıp birçok dergi de çıkıyordu.
Kara Kitap
Rum
Patrikhanesi'nin, bugüne kadar istifade ettiği, dergi kitap, broşür gibi
çeşitli yayınları oldu. Bu yayınlarda, Ortodoks propagandası yapmak dışında,
Türklük aleyhine de sayısız yazılar yazılmıştır. Bugüne değin Türklük aleyhine
en ağır ifadeleri barındıran yayın ise “Kara
Kitap” adlı bir kitaptır. Özellikle İstanbul'un işgal edildiği 1919
yıllarında, Patrikhane'nin çıkartmış olduğu Kara Kitap; içinde Türklük için en
ağır eleştirilerin bulunduğu bir kitaptır. Bulunması çok güç olan bu kitap
hakkında; Dimitri Kitsikis'in “Yunan Propagandası” adlı
kitabında uzunca bir izahat bulunmaktadır. Bu kitap, o tarihteki Patrik Vekili
Doroteos'un çabaları ile Rum Patrikhanesi tarafından yayımlanmıştır. Daha
sonraları da, İngiltere'de, İngilizce olarak bastırılmıştır. “Vatansız
kalmış Yunanlılar” adlı kitabın yazarı olan A.A. Pallis; 19
Kasım 1919'da, İngiltere'de bulunan Kaklamanos'a yolladığı mektupta şunları
yazmıştır:
"Aziz dostum,
Patrikhane epey zaman önce bir siyah kitap yayımladı. Bunda 1914'ten
günümüze kadar Türkiye'de Rumlara karşı işlenen cinayetler bütün ayrıntılarıyla
köy, köy anlatıyor. Kitabın Rumca ve Fransızca baskıları yapılmıştır. Buralı
bir Levanten tarafından İngilizceye de çevrildi. Ne yazık ki çeviri pek
kötüdür. Patrikhane'deki “Vatansız Kalmış Yunanlılar Komitesi" -ki bende
bu komitede krallık temsilcisi olarak bulunuyorum- çevirme işini bana verdi
(ama vaktim olmadığı için) komite bu defa doğrudan doğruya size başvurmak ve bu
işi orada bir İngiliz’e yaptırarak, kitaptan 1000 nüsha bastırmak konulu
ricamızı size iletmekle beni görevlendirdi. Komite masraflara karşı 150 Sterlin
ödemeye hazırdır.” (1)
Bu mektup “Anavatandan
ayrı kalmış Yunanlılar Merkez Komitesi Genel Müdürlüğü-Galata, Konstantinople”
başlıklı kâğıda yazılarak gönderilmiştir. Kitap; Londra'da, “Black
Book: Persecution Of The Greeks in Turkey” adıyla
basılmış ve Londra Yunan Büyükelçiliği tarafından, batı ülkelerine
dağıtılmıştır. 1000 adet olarak basılan “Kara Kitap”
toplam 163 Sterlin'e mal olmuş ve aradaki 13 Sterlin fark Londra Yunan
Büyükelçiliği tarafından karşılanmıştır.
Eklisiyastiki Alitya (Kilise
Gerçeği) Gazetesi
Rum
Patrikhanesi'nin seyir defterine bakıldığında Kara Kitap kadar, Türklük için
ağır eleştirilerin bulunduğu birçok yayın daha yapılmıştır. Bunlardan biri de “Eklisiyastiki
Alitya” adlı gazetedir. Uzun yıllar Rum Patrikhanesi'nin
yayın organı durumunda olan bu gazetede, işgalden sonra Türkçe gazetelerde
çıkan Yunan karşıtı yazılar için de bir makale çıktı. Bu makale devrin
gazetelerinden Akşam'da kaynak gösterilerek yayınlandı.
“Rum patrikhane sinin resmi mürevvici efkârı
olan Eklisiyastiki Alitya gazetesi Türk gazetelerinin neşriyatından bahsile
diyor ki:
(...) bu gazeteler aldanmasınlar. Bir milletin müsavat valileriyle iğfal
edildiği zamanlar geçmiştir. Patrikhane imtiyazatının iade-i merliyeti
hakkındaki vaitler artık kimseyi müteessir etmiyor. Bu nazeriyat devresi
kapanmıştır. Onlar anlamalıdır ki büyük hastalıklara, müessir ilaçlar lazımdır.
Bu devlet yıkılıyor. Bu köhne ve hayide vaitlerle devlet toplanamıyacaktır.
Ceograti istatistikler serdi ki Türk unsurunun ekseriyeti haiz olduğuna ve
binaenaleyh Rum milletinin de böyle batıl tarzı tesviyelerle idarei maslahat
edilmesi lazım geldiğine kimseyi ikna edemez. Haritaları tertip edenler
unutmamalıdır ki, Rum unsuru birçok yerlerde ekalliyette ise baba mirası üzerindeki tarihi ve
içtimai hukukunu gaybedemez. Zira Rum unsurunun ekseriyeti haiz olmaması
asırlarca müddet kan ve ateşle ve cebri ihtidalarla nüfusumuzu azaltmış olan
birahmane tazyik ve takıb neticesidir. Fakat içimizden hiç biri tebdili
tabüyyet etmek fikrinde değildir. Biz baba toprağına olarak saf vatanperver
Ahmed Rıza beyin pek doğru olarak söylediği veçhile kendi evimizin sahibi
olarak kalıyoruz ve kalacağız. Bunlar Vilson’un programı üzerinde yanlış
tefsirat ve tahrifatta bulunmak suretiyle bir defa dahi Elenizmi bu kadar feci
sergüzeştlerden, fedakârlıklardan ve kan imtisaslarından sonra böyle müphem ve
boş cümlelerle anlatabileceklerini zannediyorlar ise aldanıyorlar…” (2)
Eglisiyastiki
Alitya'nın kışkırtıcı ve olayları saptırıcı faaliyetleri, saymakla bitmez. 23
Temmuz 1909'da Mülazım Tevfik Bey'i ve bazı Ulahları (Osmanlıların, Romanya'nın yerli halkına verdikleri ad.) katleden
ve Ulah muhtarı Sotir Tasyanka'nın evine ateş eden Rum eşkiyası hakkında yanlı
ve hakikati saptırıcı yayınlan yapması üzerine Tasvir-i Efkâr Gazetesi şunları
yazdı:
“Galiba “Eklisiyastiki Alitya” herkes
katledilsin ve katillerle onların muavin ve zuhurları hiçbir güne takibata
hedef olmasın fikrinde bulunuyor ki; buna teesüften başka ne denilebilir ?”
Aynı gazetede Kilisoralı Gavril Lukaç'ın ağzından Eklisiyasti Alitya şu
yazılar da vardı:
“Amal Yunaniye'ye ve Bir Cinayet-î
siyasiyeye dair
Rum Patrikhanesinin vasıta-î nesr-î efkârı olan “Eklisiyastiki Alitya”
Gazetesinin son nüshasında münderiç ve bir takım şikâyeti havi mazbatayı
okuduğum zaman muhteviyatın Kilisora talik eden kısmın garabetine hem hayret ve
hem teesüf etmekle beraber efkârı umumiye-î Osmaniyeyi tenvir etmek için
keyfiyeti tamamiyle izah etmeye karar verdim. An-aslı Kilisoralı olduğum ve
hala mefs-î Kilisora'da mutemekkin bulunduğum cihetle silsile-î vukuatı bütün
hakikatiyle erbab-ı cihetle insafın piş-i inzarına vazi etmek isterim. Maksadım
Patrikhanenin efkârına tercüman olan mezkûr gazete beyanatının kariyemizin
ahvali hakkında hem natamam, hem de muhalif-i hakikat oldugunu meydan-ı
aleniyete çıkarmaktır.
Evvelâ bütün ahali ve memurin hükümet indinde malum bir hakikat var ise o
da (...) Kilisora genç Rumlarından mürekkep bir çetenin vücududur (...) Bu çetenin
icraat-ı şekavet karanesini tarih ve isim tasrikiyle birer birer tadad etmek
Rum Patrikhanesinin her türlü halef-î hakikat ifaddtından münezzeh olmasını
arzu ettiğimiz lisan-ı ruhaniyesinin hilaf-ı hak u hakikat neşriyatına karsı en
müskit bir cevap teşkil eder.
On iki temmuz tarihiyle Kesiriyeden Patrikhaneye gönderilmiş olan mahud
mektubun o nakıs ihbaratını ikmal ve itmam etmek istiyorum. Hükümet-î
malıalliye aleyhindeki şikâyet Rumlaştırılma istenildikleri halde mevcudeyitlerini
muhafazada ısrar eden üç olacak cemiyet-î hafiye-î Yunaniye'nin tensibiyle
itlaf edilmesi üzerine hükümetçe ittihaz edilen tedabir-î ciddiye-î adliyeye
Rumlar tarafından takibat namı verilmesinden münbaristir...” (3)
Özellikle,
işgalden sonra, Rum basınının saldırıları had safhaya çıktı. İstanbul'da çıkan
Rumca gazetelerde her gün, Türklük aleyhine çirkin yazılar çıkıyordu. Bu Rum
gazeteleri, İstanbullu Rumları patrikhanenin organize ettiği yürüyüşlere davet
ettiler. Rum basınının bu saldırılan en üst düzeye getirmesi üzerine:
İstanbul'daki Edebiyat Fakültesi'nde okuyan bir gurup üniversiteli tarafından
hazırlanan bir bildiri, durumu protesto etmek için bütün gazetelere gönderildi.
Bu konuda, Yeni
Gün Gazetesi’inde; “Osmanlı
Darül-fünunun Rum Matbuatına Hitabı” başlığıyla bir haber çıktı. Haberde; “Darül-fünün talebesi dün akdettikleri içtimada memleketin
geçirmekte olduğu buhran karşısında duydukları teessüratı ve Rum milletinin
Türklüğe ait neşriyat-ı parazkeresinden mütevellid teessüratı ber vecih-î ati
kaleme almıştır.” Denilerek, fakültelilerin aşağıdaki bildirisi
yayımladı. Bildiride, belirli bir nezaket içinde fakat sitem dolu ifadeler yer
aldı.
“Edvar-ı zafer ve felaket ol hadisatdır ki
her milletin sernevüşt-î tarihîsinde birbirini takip eder. Hezimet karşısında
sabır ve tahammül asil milletlerin hasais-î hulkiyesindedir. Osmanlı tarihinin
bu elim sahifesi üzerinde aynı toprak ve aynı mukadderat ile birbirine merbut
olan anasırın müşterek telehhüfatını ve hiç olmazsa ketm-î sürürunu talep etmek
mukaddes bir hakkımızdır. Hasisa-î medeniyetten en uzak akvamda bu tabii hadesei
ruhiyenin şahidi olmak kadar basit bir şey mutasavvur olamaz. Bir takım
pespayelerin tezahürat-ı eserretkaranesi alîkadr milletimizin sükûn ve vakarı
önünde avave-î kilap kabilinden iz bırakmaz, gelir mahvolur. Fakat matbuat
oldukça payidar bir hayata malikdir. Bilhassa Rum tabaka-î münevver esinin
makes-î tefekküratı olan Rum matbuatını ve bunu mizahi olan karikatürlerle imlayı
sahaif eden kısmının daha dürbin, daha hattırşinas, hepsinden ziyade musibet
zamanlarında milletlerin ahval-î ruhiyesinde daha vakıf görmek isterdik. Öyle
hareket edelim, yazalım ki, o paçavralar atiyen bu toprak üzerinde birbirimizin
yüzüne baktığımız zaman nasiye-î tesanüdümüze kirli bir perde çekmesin. Bu
hususta hükümet-î hazıremizin nazar-î dikkatini celbetmekle beraber tekrar
ederiz ki, milletler hakk-ı hayata ve binaenaleyh bir tarihe maliktir ve tarifi
idbar ve ikbal devirlerinin hikâye-î tevalisinden başka bir şey değildir.
Edebiyat Şubesi” (4)
Türk Düşmanı Rum Gazeteleri:
Estiya, Kosmos, Amaliya, Patris, Teoglogos
O dönemde
İstanbul ve İzmir'de çıkan Rumca gazetelerin ve dergilerin yanlı ve gerçekleri
çarpıtıcı yayınları ile ihanetlerinin örnekleri saymakla bitmez. Örneğin; Yeni
Gün Gazetesi İzmir muhabirinin bildirdiğine göre; “Estiya” adlı gazetenin bir nüshasında şu haber çıkmıştır:
“Rum Matbuatının Hezeyanları Devam Ediyor.
Türklerle Rumlar arasında mevcut olan ırkî ve mezhebi münaferat eski
ananedir. Sabık ihtilafat-ı siyasiye Türkler tarafından intikap olan suiistimalat
ile bu kadim ananeye inzimam ederek tezaüf eylemiştir... “Türkler badema umur-ı
idareyi erbab-ı iktidarın (Rumların demek olacak) eline bırakmalıdırlar”
Türkleri istihlaf hakkı, kavanin-î tarihiye ve tabiîyeye göre Yunanlılara
aittir. Tabiatın amir bulunduğu ve tarihin de tasdik eylediği bu nevi icabatı
tağyir ve tadil edecek bir kuvvet mutasavver değildir. Türkler dedikodudan
feragat ederek bize iltica ederlerse daha iyi bir iş yapmış olacaklardır.”
Kosmos Gazetesi: “Türklerin
silahlanmasından Yunan cemaati meyustur. (…) Pek çok Müselmanlar iki üç
revolver taşıyorlar Bu teraliatın maksad-ı kışrı ne olduğunu daha ziyade izaha
lüzum görmüyoruz." ve “Şehrimizde ahvali meşkûk mehafilde alaim tehtit
görülmektedir. Bu muvakkat günlerde hürriyet ve istiklal ağacını yeniden kanla
sulamaya hazırız ”
Amaliya
Gazetesi “Türkler bizi tehdit ediyor”
başlığıyla yazdığı bir makalede şu lisanı kullanmıştır: “Türkler Yunanlıları tehdit 'ediyorlar.
Hâlbuki Yunan kanı akmadıkça amal-ı milliyenin husulpezir olmayacağını Türk
istilasından yevm-î halasa kadar akan Yunan
kanı göstermektedir. Milletü vatan için fedakârlığı katlanmak lazımdır.”
Patris
Gazetesi: “Dünyada büyük milletlerin
akıttıkları kanlar esasat-ı hürriyeti temin eder!” (5)
Yunan
gazetelerini alıntı olarak veren Yeni Gün Gazetesi, bir başka Türk gazetesi
olan Duygu'nun anlamlı manşetini de bu nüshasında verdi. “Hükümet yok mu?” (6)
Teoglogos
Gazetesi'nde ise; Helenizm’in rengi olan, mavi bir resimde Wilson’un Attığı bir
gülleden Venizelos şeklinde bir görüntü çıkarak bunu Ayasofya Camii'nin kubbesine
oturtmuştur. (7)
Rum Patrikhanesi'nin Yayın
Organı: “Ortodoksia”
Patrikhane'nin,
bir başka yayın organı da “Ortodoksia”
adlı dergidir, bu dergi 1930’lu yıllarda İstanbul'da çıkmakta idi. Derginin ön
kapağının üstünde: “Ortodoksia. Ahlaki
ve dini risale. İmtiyaz sahibi: Hristopolis Metropoli'ti Meletios Lukakis”
ve adres olarak: “Mahal idare Fener
Rum Patrikhanesi” yazılmıştır. Kapağın altında ise Rumca olarak “Ekumenikon Patriarhion” yazılıdır. Kitabın arkasında da, Fransızca olarak:
“Patriarcat Ecumenique Stamboul
Phanar” yazılıdır.
Eskiden
İstanbul'da çıkan Ortodoksia dergisi şu anda Yunanistan'da çıkmaktadır. Ancak
dergide; Yayın Kurulu olarak İstanbul’daki Sen Sinod dini meclisinin üyesi olan
papazların adları yer almaktadır. Neden artık burada çıkarmadıklarını
anlamak için dergiyi okumak yeterlidir! Dergide devamlı olarak,
İstanbul için; Konstantinopolis ve Rum Patrikhanesi için de Ekümenik Patriklik (OIKOYMENIKON PATRIARXEION)
yazılmaktadır.
NOT: Fotoğrafta;
“Ortodoksiya” adlı derginin 1940
yılında İstanbul’da ve 1998 yılında Atina’da çıkan iki sayısının kapağı görülmektedir.
[1] Prof. Dr. Dimitri Kitsikis: Yunan Propagandası, Çev. Hakkı Devrim, Kaynak Kitaplar Yayınevi, 1964 s.112
[2] 4 Kasım 1918 Akşam - Eglisiyastiki Alitya'dan alıntı.
[3] 6 Eylül l909 Tasvir-i Efkâr
[4] 28 Teşrinisani (Kasım) 1918 Yeni Gün
[5] 28 Teşrinisani (Kasım) 1918 Yeni Gün
[6] 28 Teşrinisani (Kasım) 1918 Yeni Gün
[7] Prof. Dr. M. Tayyip Gökbilgin, Milli Mücadele Başlarken, s.5