23 Aralık 2011 Cuma

PATRİKHANELERDEN TÜRKİYE’YE “YENİ ANAYASA” BASKISI

Fransa’daki kritik Ermeni oylaması, TBMM’deki bütçe çalışmaları ve içinde bulunduğumuz coğrafyadaki siyasi gelişmelerle gündem çok dolu… Ama bu arada sessiz sedasız ilerleyenler var. Yeni Anayasa çalışmaları çerçevesinde sık sık dikkat edilmesini vurguladığımız; Rum Patrikhanesi’ne “Ekümenik” sıfat verilmesi ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için kulis çalışmaları tam gaz süregelmekte…
 
Bu yazımızda, son gelişmeleri irdeleyerek dikkatleri bu tehlikeli gidişe çekmek istiyoruz. Zira Heybeliada Ruhban Okulu’nun Patrikhane tarafından istendiği şekilde açılması ile yurdumuzdaki eğitim sistemi tepetaklak olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Yinelemekte fayda var ki bu okulu Türkiye kapatmadı. 1971 yılında YÖK Yasası çıktığında, YÖK’e bağlı olarak eğitimi sürdürmek istemedikleri için eğitimi kendileri askıya aldı. Evet, eğitim kendilerince askıya alında ama okul resmen kapatılmadı. Bu gün mevcut eğitim sistemindeki yasa ve yönetmelikler çerçevesinde açılmasında da bir engel yok…

Okula üniversite seçme ya da yerleştirme sınavına girmeden öğrenci almak istiyorlar. Zaten öğrencileri de yok! Öğrenciler ithal olacak, öğretmenler ithal olacak. Müfredata devletin müdahil olmamasını istiyorlar. Eğitim esnasında dini cüppeleri kullanmayı istiyorlar. Peki, mademki burada okuyacak Rum Cemaati mensubu öğrencileri yok, neden burada bir okulun faaliyette olması isteniyor? Yabancı öğrencilerin eğitim alabileceği Dünya genelinde çok sayıda din okulu zaten var… 

Burada istenen “Megali İdea” doktrini çerçevesinde ve kendilerine ait olan “Bir gün İstanbul Konstantinopolis olacak” ütopyasına doğru hareket etmektir. Bu okulun açılmasından sonra da ”Ortodoks Halifeliği” ile eş anlamlı sayılan “Ekümenik” sıfatının Türkiye tarafından tanınması talepleri de gelecek ki bu yolda da çok önemli ölçüde ABD desteği bulunuyor. Patrikhane tarafından Amerika’da kuruluşu pek de yeni olmayan son birkaç yılda da özellikle ön plana çıkmaktan artık beis görmeyen paramasonik  “Archon” teşkilâtı da bu yolda önemli çabalar içindedir. ABD ise bu teşkilâtı çoktandır devlet eliyle desteklemektedir.

Böyle bir tablo ile karşı karşıya bulunduğumuz esnada yürümekte olan “Yeni Anayasa” çalışmalarına da fevkalade dikkat edilmesi ve lehlerinde bir açık yaratılmamasına da dikkat edilmesi gerekmektedir.

Başlangıçta birkaç cümle ile değindiğimiz yoğun gündem arasında boş durulmuyor! Azınlık vakıflarının eski mallarının iadesi için çıkarılan kanun hükmünde kararname çok önemli bazı haklar sağlamıştır fakat her zaman olduğu gibi, ne kadar verilirse verilsin “biraz daha” elde etme çabaları ya da iştahı son bulmamıştır. Birçok azınlık vakfına, bu son kararname ile birkaç sene evvel tahayyül edemeyecekleri kadar edinimler sağlanmıştır ama daha ve daha iştahı da ortadadır.

Bu bağlamda, Rum ve Ermeni patrikhaneleri, Musevi Hahambaşılığı ve Süryani Cemaati; Rum Patrikhanesi’nin başı çektiği bir oluşum içinde Yeni Anayasa’dan nemalanmak için kolları sıvamışlardır.

15 Aralık’ta Ermeni Patrikhanesi’nde ve 20 Aralıkta Rum Patrikhanesi’nde iki kapalı toplantı yapıldı. Toplantılara bu saydığımız dini kurumların yetkilileri dışında kendi çok sayıda hukukçuları da katıldı.

Amaç; Yeni Anayasa çalışmaları çerçevesinde kendi lehlerinde maddeler yaratılmasını sağlamaktır. Bu konuda zaten Ankara’da yoğun bir kulis faaliyeti süregelmektedir. Anayasa Komisyonu’ndaki siyasi sıfatlı üyelerden çok komisyonda görevli Anayasa hukukçularıyla temaslar ve yönlendirmeler yapılmaktadır. Sürdürülmekte olan Yeni Anayasa çalışmalarında açık kapılar yaratılmaması da şarttır. Bir ayrıntı: Zoğrafyon Rum Okulu’nun, Gökçeada’da bir şube açmasına yönelik derinden gelen bir çalışma da sürdürülüyor. Gökçeada’da okuyacak genç mi var? Tabi Yunanistan’dan ithal öğrenci getirmek arzuları da olabilir. Geçen sene onlarca papaza Türk vatandaşlığı verildi hâlâ gözleri doymadı. O kadar taze vatandaşa rağmen yine ikamet tezkeresi ile ya da turistik vize ile gelen ve “kaçak” olarak papaz olarak çalışan Yunan asıllı var… Tabi bunları hepsi gerçekten papaz ise!

Edinimlerine münferit olarak bakıldığında hoşgörü çerçevesi içinde hadiseye sempati duyulabiliyor. Ama bu her adım bir bütünün parçalarıdır. Ve tüme varıldığında altımızdan çekilecek bazı kayıplar olması kaçınılmazdır.

Yukarıda bahsettiğimiz organizasyonları şu anda Vakıflar Meclisi’nde “Azınlık Vakıfları Temsilcisi” olarak görev yapan, Rum Cemaati mensubu ve geçen sene Rum Patriği Bartholomeos tarafından Archon yapılan “Laki Vingas” sürdürmektedir. Ermeni Cemaati’nin 70 bin kişi civarında olduğu bilinirken 2 bin kişi kadar kalmış Rum Cemaati’nin bu Azınlık Vakıfları Temsilcisi’ni içinden çıkartmış olması da büyük bir başarıdır.

Bir önceki seçimde birçok tartışma ortaya atılmış, Ermeni vakıfları temsilcilerinin bir kısmının Laki Vingas’a oy verdiği seçimden sonra anlaşılmıştı. Ermeni vakıflarının adayı olan “Simon Çekem”in bu konuda beyanatları da olmuş ve bu durumu “Bizim için üzücü bir durum. Çünkü meclise aday sokabilecekken kendi kendimizi sabote etmiş olduk” şeklinde tanımlamıştı.

Birkaç gün sonra (25 Aralık Pazar) Ankara’da Vakıflar Meclisi seçimi yenilenecektir ve yine temsilci olarak Laki Vingas’ın bir kez daha Ermeni oylarını da alarak seçilmesi beklenmektedir. Bu sene seçime, Ortaköy Ermeni Kilisesi Yönetim Kurulu Başkanı “İskender Şahingöz” de aday olarak katılmaktadır. Ancak aldığımız duyuma göre kendisinin “Azınlık Vakıfları Yedek Temsilcisi” olacağına ve asil temsilcinin yine “Laki Vingas” olacağına kesin gözle bakılıyor.