İlk başlarda aylık “400 Dolar” olan bu emekli maaşı, şu anda üç aylık “1300 Euro” şeklinde ödeniyor. 65 yaştan yukarı erkekler ile 60 yaştan yukarı “Hıristiyan” kadınlar “Rum Patrikhanesi’nin onayı” ile bu maaşı alabilmektedir.
Yukarıda, Rum asıllı yaşlılar yerine neden “Hıristiyan” yaşlılar şeklinde bir ifade kullandığımız ise işin dikkat çekilmesi gereken bir başka yanıdır ve yazımızın sonlarında irdelenmektedir.
Bu tahsisat, “Yunanistan Sosyal Yardım ve Sosyal Sigorta Bakanlığı” bütçesinden ayrılmış bir tahsisat olup Yunanistan başkonsolosluğu vasıtasıyla maaş bağlanan kişilere ödenmektedir. Yunanistan; bu yaşlılık maaşlarını “Emeklilik Sigortası” olarak tanımlamaktadır. Peki, Türkiye’deki Rum asıllı vatandaşlarımızın, Yunanistan ile nasıl bir sosyal sigorta hakkı edinebileceği bağ vardır, nerede emekli olup bu hakkı edinmişlerdir de böyle bir ödemeyi düzenli olarak alıyorlar?
Türkiye’de yaşayan, Türk vatandaşı Rumların tamamında değil ama yaklaşık hepsinde Yunan pasaportu da bulunur ve dolayısı ile bu insanlar aynı zamanda Yunanistan vatandaşlarıdır. Bu Türkiye açısından yasal değildir, zira Türkiye’nin Yunanistan ile imzaladığı bir “çifte vatandaşlık” anlaşması yoktur. Bu durumda kişilerin ellerindeki Yunanistan pasaportları da (Türkiye açısından) yasal değildir.
Vatandaşlık bir aidiyet ve bağdır. Hele her ay düzenli olarak ödenen bir para da ortada varsa çok daha güzel bir bağdır ve bu bağı Rum Patrikhanesi cemaati susturmak adına fevkalâde kullanmaktadır.
Yunanistan; bir bakanlığın tahsisatından bu maaşları ödese de emekliliğin bağlanması, sadece Rum Patrikhanesi’nin onayı ile mümkün olabilmektedir. Bu durumda Patrikhane’nin dini olmayan faaliyetlerinden hoşnut olmayan insanların seslerini yükseltmesi, bir hususta herhangi bir tenkitte bulunması tabi ki mümkün değildir. Zira cemaat içinde kişiye maaş bağlanmadan evvel Yunan Konsolosluğu memurları çok titiz bir istihbarat yapmakta en son olarak da Patrikhane’nin onayına gönderilmektedir.
Bu kişilerin Yunan pasaportlarını temdit ve değiştirme işlemleri ise semt metropolitlerinin imzaladığı bir kilise evrakı olmadan yapılmamakta ve bu durumda, cemaat mensupları Rum Patrikhanesi’ne “tam biat” etmedikçe pasaport ve emekli maaşı almaları mümkün olmamaktadır.
“Başkalaştırma”dan, “ötekileştirme”den bahsedenler bu durumda zaten işin başında; “başka” ve “öteki”dir.
Yazılarımızda sık sık yineliyoruz. Amerika vatandaşları, evvelâ Amerikalı sonra kendi etnik kimliği ile yaşarlar. Amerika’nın politikalarını benimsemesek de Amerikan vatandaşlığının doğal tepkisi olan Amerikalı olmayı çok güzel benimsetiyorlar. Türkiye vatandaşı azınlıklarda evvelâ Türk olmak ve -bizim gibi düşünenleri tenzih ederek ve bu söyleme dâhil etmeyerek- Türkiye’nin âli çıkarlarını gözetmek duygusu maalesef oluşmamıştır.
Pasaport ve vatandaşlık gerçekten bir aidiyettir ve hele bir de sunulan imkânlar, ödemeler varsa konuşamazsınız, Türkiye ile aidiyet oluşturduğunuz ülke arasındaki ihtilaflarda, sorunlarda taraf olursunuz. Türk vatandaşlığınız zaten yasaldır ve hakkınızdır. Ama cebinizde (Türkiye’ye göre) yasal olmayan pasaportunu da taşıdığınız ülke aleyhinde davranamaz, konuşamazsınız. Bu durumda başkasınız, ötekisiniz. Sonra da sürekli olarak Türkiye aleyhinde yapılan kötü propagandaları benimsersiniz ve Türkiye için “ötekileştirmeci” ya da “başkalaştırmacı” nitelendirmesini yaparsınız.
Bu tıkır tıkır işleyen ve Rum Patrikhanesi’ni ziyadesiyle mutlu eden işleyiş; son günlerde Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu “Vasileos Bornovas” ile Rum Patriği’nin arasını soğuttu!
Yunanistan’da devletten sonra gelen en zengin kurum Yunan Kilisesi’dir. Sonsuz mal varlığı ve gelirleri bulunmaktadır ve vergi de verir. Rum Patrikhanesi’nin de Yunanistan’da Yunan Kilisesi’^ne yakın büyük mal varlığı vardır. Bu mal varlığından oluşan kazançlardan vergi alınmaması için Papandreu’ya son zamanlarda Patrikhane tarafından baskı yapıyorlar.
Yunanistan bilindiği gibi büyük bir mali kriz ile karşı karşıyadır. Bu rağmen Papandreu’nun Yunanistan Başbakanı olduğundaki ilk icraatı, “8 Milyon Euro” olan yıllık “Rum Patrikhanesi’ne Örtülü Yardım”ı “10 Milyon Euro”ya çıkartmak olmuştu. 4 taksitte gönderilen bu yardım; krize rağmen düzenli olarak yapılmakta iken en son taksit bu yaşadıkları kriz nedeniyle aksadı!
Rum Patriği Barholomeos, 7-12 Ekim arasında “Aynaroz Bölgesi”ne bir ziyaret yapmıştı ve bu ziyarette bir araya geldiği Papandreu ile bu konu enine boyuna tartışıldı. Son taksidin ödenip ödenmediği ve şu an itibariyle akıbetinin ne olacağı net değil! Çok uzun zamandan sonra ilk olarak Rum Patrikhanesi de sıkıntıya girdi.
Nereden bakılırsa bakılsın Rum Patrikhanesi ve Rum Cemaati; Yunanistan için büyük bir mali konu teşkil etmektedir. Hal böyle iken ve mali krize rağmen para desteği sürerken yaşlı Hıristiyanlara ödenen “Emeklilik Sigortası” son günlerde bambaşka bir konudan sorun olmaya başladı. İstanbul Başkonsolosu “Vasileos Bornovas” ile Rum Patriği’nin arasını soğumasının perde arkasında; Patrikhane’nin Rum/Yunan olmayan Hıristiyanlara da bağlamış olduğu emeklilik ödemeleri yatmakta...
Zira bu paraların bir kısmı; Patrikhane’ye yakınlığı ile bilinen “Ermeni”, “Arap” kökenli (Antakyalılar olarak bilinen cemaat) ve “Bulgar” cemaatlerinden belirtilen yaşlardaki kişilere de verilmektedir.
Yunanistan ve Rum Patrikhanesi neden etnik kökeni farklı olan yaşlı Hıristiyanlara da emeklilik maaşı bağlar? Bu sorunun yanıtı ise tam bir Bizans entrikasını içinde barındırıyor!
Ermeni Cemaati, Türkiye’nin en büyük Hıristiyan azınlığıdır ve sayıları 70 Bin civarındadır. Ermeni Cemaati’nin içinde gruplaşmalar vardır. Ermeni Patriği Mutafyan’ın seçiminden önce bu gruplaşmalar ayyuka çıkmıştı. Ne ilginçtir ki 70 Bin kişilik Ermeni Cemaati, Vakıflar Kanunu’nun, 41. Maddesi gereğince 28 Aralık 2008’de yapılan “Vakıflar Meclisi’ne“ seçilen “Azınlık Vakıfları Temsilcisi”ni kendi içinden çıkaramadı ve bu “Temsilcilik” Rum Cemaati’nden birine kısmet oldu.
Arap kökenliler denince bu kişiler “Antakyalı” olarak bilinen Ortodoks Hıristiyan Türk vatandaşlarıdır. Bu insanları Süryaniler ile de karıştırmamak gerekir. Ana lisanları Arapça olan bu insanlar yıllar süren sistematik bir çalışmayla “Rumlaştırıldılar”…
İstanbul’daki kiliselerin çoğunda görevli olarak bu çalışkan insanlar istihdam edilmektedir. Çoğunun hüviyetlerinde Rum yazar ki bu işte gerçek olmayan bu durumdur. Zira bu insanlar gerçekte merkezi Şam’da bulunan “Antakya Patrikhanesi”ne bağlıdırlar. 1997 ile 2007 yılları arasındaki Bulgar Eksarhlığı Vakfı’ndaki yönetim kurulu üyeliğimiz süresince Rum Patrikhanesi’nin bu insanlardan çok güzel istifade ettiğini gördük.
Gerek vakfımızda çalışanlar ve gerekse tanıdığımız kişilerin birçoğundan “Ne milletsiniz?” sorusuna hep “Rum” yanıtını aldık. Türkiye’de siyasi fırtınalar yaratan, yabancı ülkelerin baskısına maruz kalınmasına neden olan Rum Patrikhane’sinin cemaati için çok yerde 5000 kişi diye bir rakam telaffuz edilmektedir. Ancak Rum Cemaati gerçekte, 1500 kişiden azdır. İşte bu sayıyı kabartmak için Antakyalılar kullanılır. Nemalanan, iş bulan, maaş alanlar dışında kendilerine yapılan “Rum” nitelemesine bozulanların az olmadığını ise burada ifade etmek istiyoruz. Bulgar Cemaati’ne gelince ki bu husus uzmanlık alanımızdır, bu konuda yazmış olduğumuz 656 sayfalık “Patrikhane ile Mücadelem” adlı kitabımızda 220 belge ile gerçekleri ortaya koyduk.
Bulgar Cemaati’nde de çok sayıda kişide Yunan pasaportu vardır ve bunların yaşlıları Yunan Başkonsolosluğu’ndan emekli maaşı alıyor. Bulgar Cemaati belki Antakyalılar kadar Patrikhane’ye sayısal destek değildir ama Haliç’teki “Demir Kilise” gibi çok önemli olan mülkleri ve en önemlisi kurumsal yapısı, yani Patrikhane’nin sahip olmadığı “Tüzel Kişilik” ile Patrikhane’nin “Grekleştirmek” arzusunda olduğu bir cemaattir. Bartholomeos’un patrik olur olmaz bu cemaat üzerine asimile etmek için neler yaptığı yukarıda bahsettiğimiz kitabımızda belgelerle gözler önüne serilmiştir. Bir yere kadar asimilasyonda muvaffak da olunmuştur. Hatta şu an görevde olan 7 kişilik Vakıf Yönetim Kurulu üyelerinin 5’nde, yazımızın başında açıkladığımız, “yasal olmayan şekillerde” edinilmiş Yunan pasaportları bulunmaktadır.
Şimdi, Patrikhane’nin başı kendi cemaat mensupları gibi “bağımlı” hale getirmek için maaşa bağladığı Ermeni, Arap kökenli ve Bulgar kişilere de verdiği “Emekli Maaşı” nedeniyle Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu ile dertte.
Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu tabi ki Yunanistan’ı temsil eder. Bunu da göz ardı etmemek ve hadiseyi Başkonsolos ile Patrikhane arasında bir ihtilaf şeklinde nitelememek lazımdır.
Söz konusu olan emekli maaşları, havale yöntemi kullanılmadan diplomatik araçlarla “çek olarak” İstanbul’a getiriliyor. Sonra bu çek; bir Yunan şirketinin satın aldığı “Finasbank”ta nakde çevrilerek listedekilere İstanbul Başkonsolosluğu binasında elden ödeniyor
2004 yılında, Rum Patrikhanesi’nin Selanik yakınlarındaki “Piliea” bölgesinde, mülkiyeti kendilerine ait olan ve çok değerli 330 dönümlük bir arazide dev bir alışveriş merkezinin inşaatı yapılmıştı. İnşaatı, “Lamda Development” ile “Sonae Kharangionis” firmaları tarafından kurulan “Piliea” adlı bir şirket yaptı.
Lamda Development firmasının sahibi aynı zamanda Yunanistan’ın ikinci büyük bankası olan “Eurobank EFG”nin da sahibi olan armatör “Spiros Latsis”dir. Eurobank EFG ise eski adı ile “Tekfenbank”, şimdiki adı “Eurobank Tekfen” olan Türk bankasının 2006’dan itibaren % 70 sahibidir.
Üç ayda bir 1300 Euro olarak maaşların dağıtıldığı Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu içinde para almayı beklerken kendi aralarında “Türkçe” konuşan yaşlılara kaba davranıldığı, hatta bazı kişilerin mahalden kovulması ile bina içinde sadece Yunanca konuşmaları istenmektedir.
Gökçeada’da ve Bozcaada’da yaşayanların maaşını ise Başkonsolosluk adına Rum Patrikhanesi 530 Euro aylık olarak ulaştırmaktadır. Gökçeada’da ve Bozcaada’daki dağıtımların Patrikhane tarafından aksatılarak yapılması ve bazı kesintiler de olması ise emekli maaşı alanların çileden çıkmasına neden oluyor.
Emeklilik maaşı alanların sayısı şöyledir: İstanbul’da 950, Gökçeada’da 182 ve Bozcaada’da 17 kişidir. Bu gerçekten mali kriz ile boğuşan Yunanistan’ın tarafından bakıldığında çok büyük bir destektir.
Şimdi soru şu ki: “Yunanistan Sosyal Yardım ve Sosyal Sigorta Bakanlığı” bütçesinden ayrılan ödenekle emeklilik maaşı alanların, dolayısı ile artık aleyhte hiçbir hareket ve tenkit yapma olasılığı ortadan kaldırılanların arasına dâhil edilen, Ermeni, Arap kökenli ve Bulgar etnik kökenli Türk vatandaşlarını “kimin adamı” olarak tanımlayabileceğimizdir.
BARTHOLOMEOS ŞEHİTLERİMİZE RAĞMEN YEMEKLİ KUTLAMA YAPIYOR
Bartholomeos’un Heybeliada’dan mezun olup ruhban oluşunun 50. Yılı, Okulun kapanmasının 40. Yılı ve Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı olduğunu ve 21 Ekim akşamı “Four Seasons Otel”de bir yemekle başlayacak etkinliklerle, Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı kutlamaları başlıyacağını bir önceki yazımızda belirtmiştik.
Bu kutlamalara “Amerika Başpiskoposu Dimitrios” ve bir ruhban grubu, ayrıca Amerika’daki “Archonlar” da başkanları “Antony J. Limberakis” ile birlikte geleceklerdi. 21 Ekim’de başlayacak etkinlik kapsamında 300 kişi civarında olması beklenen yemeği şehirlerimize rağmen iptal etmiyorlar.
Sadece 22 Ekimde “İstanbul Kongre Merkezi”nde (Harbiye’deki eski Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu) yapılacak 3 bin kişilik resepsiyonu iptal ettiler.
23 Ekimde, 16.00 18.00 saatleri arasında Karaköy’deki “Galata Rum İlkokulu” da yapılacak panel de programdan çıkmadı…
Sırbistan Patriği, Gürcistan Patriği ve Arnavutluk Başpiskoposu da bu kutlamalara iştirak etmek için İstanbul’a geliyor.
Şüphesiz ki bu kutlamalar kapsamında Amerika’dan gelen Archonların, Türkiye’deki Archonların eşliğinde, Hükümet ve devlet görevlileri ile yapmaya çalışacakları görüşmelerin, bu elim terör gündeminde olması mümkün olmayacak ve “Ekümenik Markaj” Türkiye’nin başta terör olmak üzere çok sayıda derdi arasında devam edecek görünüyor.