19 Şubat 2011 Cumartesi

Konstantinopolis Olma Yolunda Adım Adım İlerliyorlar

Rum Patrikhanesi artık doludizgin geliyor ya da hedefine doğru hızla yol alıyor. Önümüzdeki günlerde yine büyük bir hareketlilik var. Bazı simge isimlerin mezarlarını Türkiye’ye nakletmek için adımlar atıldı. Bunlar çok sempatik olarak Devlet makamlarına sunulmakta ve esas taşıdığı mana çok ustaca gizlenmektedir. Rum Patrikhanesi açısından simge haline gelmiş isim denildiğinde aslında çok ad sayılabilir ama bunlardan bazılarının mezarları Türkiye’de değil. Bunları tamamlamak, diğer patrik mezarları arasında yer almalarını istiyorlar.

Bu kişilerden birisi; bir önceki yazımızda da değindiğimiz “Patrik 6. Konstantinos”dur. 1925’te mübadelede gereği Türkiye dışına çıkması gerekirken bir oldubitti ile patrik seçilen “Konstantin Araboğlu” hakkında pek fazla şey bilinmez. Konstantin Araboğlu; Kurtuluş Savaşı ve Lozan Anlaşması’ndan sonra Yunanistan’ı asker toplayıp tekrar Türkiye’ye karşı savaş açma tehdidine kadar götüren bir olaya sebep olan birisidir ve Yunan/Rum tarafları için çok önemli bir zattır.

6 Mart tarihinde, Balıklı Mezarlığında yapılacak bir törenle bu kişinin Yunanistan’dan getirilecek kemikleri, şatafatlı bir törenle gömülecektir. Bu gömme işinin ya da yapılacak ayinin ne anlama geldiği hakkında buna izin veren makamlarımızın bilgi eksikliğinde oldukları kanaatindeyiz.

Bu kemiklerin yeniden defin iznini; Kasım 2004’de 800 sene önce İstanbul’dan Roma’ya götürülen Aziz Grigorios Theolog ve Aziz Yoannis Hrisostomos’un kemiklerinin Vatikan’ca iadesi ile karıştırmamak gereklidir. 1204 yılında İstanbul’un, Haçlı Ordusu tarafından işgal edilmesi ve 57 yıl sonra geri çekilmesi esnasında bulunan kutsal emanetlerin hepsi Papalık askerleri tarafından götürülmüştü. Bir camekân içinde sergilenen birkaç kemik ile Patrik 6. Konstantinos’un yeniden patrik mezarları arasında defnedilmesi aynı şey değildir.

Rum Patrikhanesi’nin simge isimlerinden birisinin Atina’daki mezarı İstanbul’a taşınacak suretiyle selefleri ile ardıllarının mezarları arasında yer alması sağlanmış olacaktır. Bu yazıyı çok fazla uzatmamak adına diğer simge isimler hakkında ve 6. Konstantinos hakkında çok ayrıntılı birer makaleyi en kısa zamanda kaleme alacağız.

Şimdi; son zamanlarda Rum Patrikhanesi’nin ne edinimler sağladığına ve ne gibi eylemlerde bulunduğuna kısaca bir bakalım.

Patrikhane’de 12 kişiden müteşekkil olan ve “Sen Sinod” olarak bilinen dini meclise evvelâ Türkiye Cumhuriyeti yasalarına/yönetmeliklerine göre hukuk dışı bir şekilde 6 yabancı uyruklu papazı göreve atandı ki aslında burada görev yapacak çok sayıda görevli vardı. Sonra bu ihtiyacın çok üstünde bir taleple 13 papazı Türk vatandaşı yaptırdı ama 1 Mart 2011’de dönemsel görevine başlayacak olan Sen Sinod görevlileri arasında (şu an itibariyle) henüz sadece 1 “taze” vatandaş var ve yine diğerleri yabancı uyruklu 11 kişilik bir listenin daha Türkiye’den vatandaşlık verilmesi talebi yapılacaktır.

Patrikhane artık maiyetini de tamamlama sürecindedir ya da artık maiyetini tamamlamayı sonlandırıyor.

Heybeliada Ruhban Okulu için uluslararası baskılar son zamanda çok şiddetlendi. ABD ve AB sürekli bu konuda bastırıyor. Buna ne kadar dayanılabilir bu artık belli değil.

Peki, bu okulda kim okuyacak? “Okuyacak öğrenci yok ama getirtiriz.

Peki, bu okulda kim okutacak? “Onu da getirtiriz.

Olmayan öğrenci ve olmayan öğretmen işi de bir şekilde “hal” edilirse bu başta YÖK Yasası ve Anayasa olmak üzere hukuk sistemimize uygun mu?

Olsun değiştirtiriz!” Patrikhane hukukçularının sürekli yasa teklifleri/örnekleri hazırlayarak hükümete “empoze” etmeye çalıştıkları da bilinen bir gerçek. Rum Patrikhanesi’ne bir müritten daha fazla gönül bağı olanların hızla çoğaltmakta olduğu da bir gerçek ve çok dikkat edilmesi gereken bir husus...

Patrikhane’nin davalarını para almadan takip ettiği kendisi tarafından İstanbul Baro’suna verilen belgeyle tefsik edilen Avukat Kezban Hatemi’nin eşi Prof. Hüseyin Hatemi tarafından hazırlanan bir “kanun taslağı” hazırlanarak taslağın yasalaşması empoze edildi ama başaramadılar.

15 Ağustos’ta, Trabzon’daki Sümela Manastırı’nda -ki 15 Ağustos 1461, Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon Rum İmparatorluğu’nu yıktığı gündür- ayin izni aldılar ve bunu bir gövde gösterisi şeklinde yaparak bir anlamda Fatih’in rövanşını aldılar.

Büyükada Yetimhanesi’nin tapusu AİHM kararı ile artık Patrikhane’nin ve bu da Türkiye’de bir ilk oldu. Reylerini AB’nin istekleri yönünde “ihdas” eden AİHM hâkimlerinin kararı sayesinde Türkiye’de ilk kez “tüzel kişiliği” olmayan bir kurum tapu sahibi oldu. Davanın açılış dosyasına AİHM tarafından verilen ad; Rum Patrikhanesi’ni “ekümenik” sayan bir ifade içerdi zira bu dava ile ilgili kararlarda/evraklarda “Affaire Rum Patrikliği (Patriarchat Ecumenique) Turkey, Application No. 14340/05” (8 Eylül 2008 ve 15 Haziran 2010 kararlar) yazmaktadır.

Şimdi sıra artık Patrikhane’yi “Ekümenik Patrikhane” olarak kabul ettirmeye geldi. Bu; en önemli adımdır ve Türkiye’ye vurulacak son yumruktur. Bu; “Megali İdea”nın nihai hedefidir.

Megali İdea ise bir gün İstanbul’un tekrar Konstantinopolis olması ile tekrar ihya edilecek Bizans’ı kurma hayalidir.

Olabilir mi? Olamasa da bu Yunan/Rum ütopyasıdır ve yapılmak istenendir. Olabilirliği, sonuçlanabilirliği, sonuçlanabilme olasılığı artık göz korkutmaya, hatta bizi ürpertmeye başladı. Şu söylemimizi çokça dile getirmekteyiz: “Bu adamlar hiçbir şeyi plansız, programsız yapmaz!” Çok uzun bir zamana yayılmış bu program süratle ilerlemekte ve bu programın yukarıda zikredilen bazı noktaları çok “sempatik” bir şekilde kamuoyuna ve alınan izinleri veren makamlara benimsettirilmektedir.

Aklımıza şu takılıyor: Bizi efsunluyorlar mı ne?” Yukarıdaki program da zaten aynı şekilde ve sürekli “sempatik” olarak sunuldu ve adım adım ilerledi ve ilerlemekte...

Patrik 6. Konstantinos; hayatının son beş yılını Atina’da geçirmiştir. Göreve gelişi Türkiye tarafından kabul edilmemiş, buna karşın kendisi görevden çekilmekte çok direnerek bir krize neden olmuş ve çok sonra istifa ederek çekilmiştir. Peki, neden bu kişinin kemiklerini getirtmek bu kadar önemlidir? Bu kişi zaten Türkiye vatandaşı da değildir...

Patrikhane bu iadenin gerçekleşmesi için evvela Atina Başpiskoposluğu’na bir mektup yazmış, resmen kemikleri istemiş ve buna olumlu yanıt almıştır. Bunun ardından konu Türk makamlarına aksettirilerek kemiklerin getirtilmesi ve bir törenle gömülmesi için izin alınmıştır. Bunun üzerine Atina Belediyesi’nin mezarlıklarla ilgili biriminden de kemiklerin İstanbul’a sevki için izin almıştır.

Buraya kadar olan süreç çok normal görünse de bu bir oyundur!

Kim kimden izin almaktadır. Bir süre evvel kaleme aldığımız ABD Rum Kilisesi’ndeki çocuk istismarları ile ilgili makalemizde; ABD Polisi’nin dahi adı geçen ve görevinden Patrikhanece el çektirilen tacizci papazın odasından özel eşyalarını alması için Rum Patrikhanesi’ne telefon ettiği hususunu kaynak göstererek yazmıştık.

Zaten Rum Patrikhanesi’ne bağlı olan Atina Başpiskoposluğu; izin vermeyecek, Yunanistan Devleti’nin baş tacı olan um Patrikhanesi’ne, Atina Belediyesi “yok” diyecek!

Bu çok komik bir mizansen... Bunun adı: Minare kılıfa uyduruldu...

Türkiye topraklarındaki Bergama için, Yunanistan’da kurulu Bergama Metropolitliği vardır. Metropolitliğin yardımcı sekreteri ve Atina Başpiskoposluğu papazları bir törenle bu kemikleri çıkarmışlardır. 1 Mart’ta yeni dönemine başlayacak Sen Sinod’da görev verilen “Bergama Metropoliti Yoannis Zizioulas”; Türkiye’ye gelirken kemikleri getirecektir ve 6 Mart’ta Patrikhane’de yapılacak bir ayinde törenden sonra da hazırlanacak mezara koyacaklardır.

Sasimon Metropoliti Nikolaos Limuris” ise o güne kadar mezarı hazırlama görevini üstlenmiştir.

Bu yazımızın çok kişiye bir “hikâye” olarak geleceğini biliyoruz...

Entelektüellerimiz, basın mensuplarımız, akademisyenlerimiz; Rum Patrikhanesi’ne büyük bir hayranlık içindedirler. Adında “Hıristiyan” olunca illa iyi mi olmalıdır? Unutulmasın ki “Hıristiyan’ın yobazı Müslüman’ın yobazını mumla aratır.” Biz bunu en iyi bilenlerdeniz ve bu husustaki kitabımız; “Patrikhane ile Mücadelem”de 220 belge ve 110 görselle bunu ortaya koyduk.

Rum Patrikhanesi son yıllarda; çok enerjik adımlarla, çok önemli edinimler kazanmıştır. Patrikhane’nin statüsünü değiştirecek nitelikte maddeler de içerecek yasa tekliflerini el altından hazırlama yetisine artık sahiptir. Bu yazdıklarımız ne yazık ki bir “hikâye” değildir. Realitenin ta kendisidir.

Durmayacaklardır...

Dünya ülkeleri arasında, anayasasında komşu bir devlet hakkında madde bulunan tek ülke Yunanistan’dır.

Yunanistan Anayasası 3. Maddesi; (özetle) “Yunanistan’ın dini Ortodoksluktur ve dinin başı Konstantinopolis’tedir” der...

Çok ince manevralarla önemli adımlar atılmakta ve sonunda adı “Megali İdea” (Büyük Ülkü ya da Büyük Fikir) olan bir hedefe doğru adım adım gidilmektedir. Yapılanlar; bir pazılın parçalarıdır ve bu pazılın sonunda beklenen, kendilerince istenen tablo şudur:

“Bir gün İstanbul tekrar Konstantinopolis olacaktır.”