“Yunanistan, 1821’in 200. yılını Türkiye aleyhine bir algı
operasyonuna çevirme girişimlerini başlattı. 1821’de Mora İsyanı’yla eş güdümlü
şekilde devleti yıkmayı hedefleyen hareketliliği yönlendirdiği gerekçesiyle
Patrik 5. Grigorios bugün Kin Kapısı adı verilen yerde asılmıştı. Bir Türk
hükümdar asılana dek kapalı tutulacağı açıklanan ve kapalı tutulan Kin Kapısı,
Fener Rum Patrikhanesi’nin ana giriş kapısıdır.„
1994 yılında, Yunanistan
Parlamentosu tarafından 19 Mayıs 1919 tarihi “Pontus Soykırımının Anma
Günü” olan bir yasa kabul edildi ve 8 Mart 1994
tarihli Yunanistan Resmi Gazetesi’nde yayınlandı. Bu bağlamda 19
Mayıs 1919’un Türkiye açısından çok önemli olan 100. yılını Yunanlılar sözde
Pontus soykırımı olarak törenler ve etkinliklerle andılar.
Bu hususta Yunan
siyasilerden gelen maksadını aşan mesajlara 20 Mayıs’ta Dışişleri Bakanlığı’mız
tarafından şu karşılık verilmiştir:
“Bu
anlamlı günümüzü gölgelemeye yeltenen Yunanistan'daki bazı radikal
grupların, tarihimize yönelik hayal ürünü iddialarını, Türkiye'ye yönelik
nefreti körüklemeyi hedefleyen etkinliklerini ve Yunanistan'daki bazı
siyasetçilerin iç politika saikleriyle tarihi olguları çarpıtan açıklamalarını
kabul etmek mümkün değildir.”
Sözde “Pontos
Soykırım”ı safsataları süredururken şimdi de 1821’in 200. yılını Türkiye aleyhine bir algı operasyonuna çevirme faaliyeti
başlatıldı. Burada 1821 yılı ile özdeşleşen Rum Patrikhanesi’nin “Kin
Kapısı” olarak tanımlanan kapalı olan ana giriş kapısı ve
1821’deki gelişmeleri, tarihi süreci değerlendireceğiz.
MEGALİ İDEA
(BÜYÜK YUNAN ÜLKÜSÜ)
Yunanistan’ın ana
doktrini “Megali İdea”dır. Megali İdea, bir gün İstanbul’un
mutlaka tekrar Helenlerin merkezi olacağına inanılan bir ütopyadır.
Yunanistan
Anayasası’ndaki 3. Madde; başka bir ülkede örneği bulunmayan bir maddedir ve
özetle şöyledir: “Yunanistan’ın resmi dini Ortodoksluktur, dinin
başı Konstantinopolis’tedir (İstanbul)”
İstanbul için Yunan
Anayasası’nda “Konstantinopolis” denmiştir.
Anayasası için “Başka bir ülkede örneği”
bulunmayan cümlemizden kastettiğimiz işte budur! Komşu bir ülkenin, bir
şehrinden, İstanbul’dan bahsedilmesi ve bu bahiste de Bizans dönemindeki adı
ile anayasalarında yer almasıdır.
Fransız İhtilali’ni
müteakiben, Avrupa’da Yunan hayranlığı ve “Yunancılık”
akımı başladı. Bunun tohumlarını atan Yunanlı ozan, şair ve militan “Rigas
Ferreos” oldu. Bu kişi “Megali İdea”nın kurucusu ve
hamisidir. Rigas Ferreos, 1879 Fransız İhtilali’nin ardından Avrupa’da başlayan
milliyetçilik akımları sürecinde, Bizans hanedanından bir torunu kullanarak
Avrupa soyluları arasında kendine yer bulmuştu. Bu militan şair; Avrupa’da
Yunan hayranlığını çok güzel kullanarak kendine önemli yandaşlar buldu. Bu
yandaşların en önemlisi ise Ferreos’tan fevkalade etkilenen ve tanışmalarının
ardından Yunanlılara methiyeler içeren, lirik şiirleriyle tanınan “Lord
Bayron”dur.
Rigas Ferreos belki
yaşamında bu idealinde muvaffak olamamış fakat Türklük aleyhinde Avrupa’da
ortaya çıkmakta olan “Yunanlılık” hareketine çok
büyük bir ivme kazandırmıştır. 1757 yılında Filistin'de doğmuş, zengin bir
maceraperest olan Rigas, 25 yaşlarında İstanbul’a da gelmiş ve Fener’deki güçlü
Rum ailelerinden devlete ihanet ettikten sonra Rusya'ya kaçan Konstantin
İpsilantis’in oğlu Aleksander İpsilanti’nin genel
sekreteri olmuştu. Aleksander İpsilanti, daha sonra babası gibi Türkiye’den
kaçacak ve Osmanlı’yı yıkmak idealini gerçekleştirmek amacıyla Rus Ordusu’nda
general olacaktır.
Rigas’ın attığı bu
tohumlar meyvelerini kısa sürede verdi ve Yunan yandaşı Avrupalı soylulardan
destek gören çeşitli örgütler ortaya çıktı. Bu örgütlerin en önemlisi ise 16
Ocak 1814’de Rus Çarı’nın, Odesa kentindeki yazlık sarayında toplanarak kurulan
ve “Paramasonik” bir kuruluş olan “Filiki
Eterya”dır. Megali İdea’ya göre Filiki
Eterya; en kısa zamanda askeri örgütlenmesini de tamamlayarak merkezi İstanbul
olacak şekilde “Büyük Yunanistan”ın kurulması
için bir ihtilal hazırlığına ve Patrikhane’de silah ve isyan esnasında
karışıklık yaratmak maksadıyla sahte Yeniçeri elbiseleri stoklamaya başladılar.
Bu gizli cemiyetin
kurucuları: Patnoz'lu Manuel Ksantos, Yanyalı Athanasios
Çakalos ve Nardan'lı Nikolaos Skuphas’tır.
Bu üç kişi aynı zamanda Masondular ve Filiki Eterya’nın
kuruluşunda “masonik” örgütlenme biçiminden
faydalanmışlardır. Yani hücre yöntemiyle yapılanarak, bir hücrenin olası
yakalanmasından diğer hücrelerin etkilenmemesini amaçlamışlardı.
Bu gizli derneğin ilk
toplantılarının Çar'ın yazlık konutunda gerçekleşmesi ve Rus ordusunda
General Aleksander İpsilantis (Alexandros
Hypsilantis) ile Rus diplomatı olarak Çarın emrinde bulunan
bir başka kaçak Yunanlı olan Kont Kapodistria’nın (Yoannis
Kapodistrias) bu ihanetin başında bulunmaları ise Rumlar
arasında büyük heyecan yaratmıştı.
Bu süreç; 1821’de Rum
Patriğin bugün adı “Kin Kapısı” olarak bilinen
yerde asılmasına kadar giden sürecin başlangıcıdır.
2 Şubat 1821’de Mora
İsyanı başlayınca bir yandan da Patrikhane’de gizli
faaliyetler başladı. Bu durumun istihbaratını alan Sultan 2. Mahmut,
Sadrazam (Benderli) Ali Paşa’yı bu konuyu araştırmaya ve
gereken tedbirleri almak üzere görevlendirdi. Sadrazam Ali Paşa derhal
Patrikhaneye bir baskın düzenledi ve aramalar esnasında bu istihbaratın
gerçekliği ortaya çıktı. Rum Patrikhanesi’nin örgütün silah deposu halini
aldığı, ele geçirilen çok sayıda silah ve sahte yeniçeri giysisi ile ortaya
çıktı.
10 Nisan 1821’de, Patrik
5. Grigorios tutuklandı ve bugün Patrikhane’deki “Kin
Kapısı” olarak anılan yerde asıldı, Sultan 2. Mahmut ile
Sadrazam (Benderli) Ali Paşa kapıya gittiler kadavrasını
gördüler ve bir Yahudi topluluğuna kadavrayı sokaklarda sürükleyerek denize
atma emrini verdiler.
Bu olaydan sonra “Kin
Kapısı” Rumlar ve Yunanlılarca sembolleştirildi ve o meşhur
fetva verildi: “Bir Osmanlı Padişahı ya da bir Osmanlı veliahdı
ya da bir Osmanlı şeyhülislamı burada (kapıda)asılmadıkça
açılmasın…”
Kin Kapısı ile ilgili
özel bir ritüelin bulunduğu ve yeni bir patriğin göreve geldiği gece bu kapının
arkasında bu özel ritüele göre bir ayin yapıldığı Yunan tarih kaynaklarında
bulunuyor. Günümüzde, Rum Patrikhanesi’ne gelen tüm ziyaretçiler, devlet
adamları, diplomatlar yan kapıdan içeri alınırlar. Bu kapının açılması yönünde
geçmişte Türkiye tarafından yapılan talepler ise daima nazikçe reddedilmiş ya
da savuşturulmuştur.
(Patriğin
asılış tarihi ile ilgili olarak bazı Türk tarih kaynaklarında 21 ya da 22 Nisan
tarihi verilmektedir. Ancak Patrikhane tarafından her sene yapılan anma
ritüelinin tarihi 10 Nisan’dır)
1994 yılından itibaren
takip ettiğimiz Patrikhane konusunda; Kin Kapısı ile ilgili basına düşmüş
elimizde sadece bir örnek var! Ocak 2011’de Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi
Başpiskoposu Hrisostomos ve beraberindeki papazlar kin kapısının ardında
fotoğraf çektirip bunu Kıbrıs basınında kullanmışlardı.
Her sene 10 Nisan’da
Patrik ve birkaç üst rütbeli papaz tarafından gerçekleştirilen asılan patriğin
anma ritüeli belki de kamuoyunda bir hassasiyet yaratmamak adına afişe
edilmezdi!
Bu sene ise bu durum farklı bir şekilde lanse edilmekte!
10 Nisan’da “Kin
Kapısı”nda yapılan ayin ile ilgili olarak evvelâ Yunan sosyal
medyalarında bazı haberler yer aldı. Hemen ardından ise Patrikhane ile ilgili
yayın yapan Yunan dinî haber portallarında aşağıdaki haber verilmeye başlandı.
Aynı kaynaktan servis edildiği metinden anlaşılan bu haber ve birkaç adet
fotoğraf bahsi geçen sitelerde şu şekilde çıktı: “Her
yıl olduğu gibi bu sene de 10 Nisan 2019 Çarşamba sabahı, Ekümenik Patrik
Bartholomeos, selefi 5. Grigorios'un asıldığı yerde onun anısına mum yaktı,
dua etti ve çiçek bıraktı. Patrik
Bartholomeos bu kutsal yerde, derin bir sessizlik içinde, İsa Mesih'in
kilisesinin ve tüm inananlarının korunması ve cemaatinin ruhsal gelişimi için
dua etti.”
İçeriği kısa olan
haberdeki “Her yıl olduğu gibi bu sene de 10 Nisan”da
şeklindeki ifade fevkalade önemlidir.
26 Nisan’da ise
Yunanistan Yeni Demokrasi Partisi Başkanı Kyriakos Mitsotakis, eşi ve kızı ile
birlikte İstanbul’da Rum Patrikhanesi ve Ruhban Okulu’nu ziyaret etti. Çıkan
haberlerde, Mitsotakis ve ailesinin kin kapısı arkasında asılan Patrik
Grigorius için dua ve meditasyon yaptıkları ve eşi Daphne Mitsotakis’in de bir
çelenk bıraktıkları fotoğrafları ile birlikte yer aldı.
Bu kadar sene sessiz sedasız gerçekleştirilen anma töreninin birden
bire medyada afişe edilmesinin ardından Yunanistan’dan bu konuda önemli bir
bilgi geldi!
Yunanistan Kilisesi Sen
Sinodu’nun 7 Mart 2019 tarihli
toplantısında aldığı bir karara göre 2021 yılında 1821’de
Patrikhane’nin kapısında asılan patrik ve ardından kapatılan ve bugün adı Kin
Kapısı olarak bilinen tarihi olayın 100. yılında etkinlikler yapılması için bir
karar alınmış. Bahsi geçen tarihin ulusal yas ilan edilmesi
için de bir adım atılmış, alınan karar ise kamuoyuna hemen açıklanmamış. 6
Mayıs 2019’da öğle saatleri civarında ise Yunan sosyal medya unsurlarında bu
toplantı ve alınan kararlarla ilgili paylaşımlar başladı.
Verilen bilgilere
istinaden; 9 Mayıs 2019 Perşembe 10.30-13.30 saatleri arasında Yunanistan Sen
Sinod binasında tüm üst düzey Yunanlı din adamlarının, metropolitlerin
katılması istendi. Din adamlarının yapılması planlanan program dâhilinde
belirli bir etkinliğe katılmaları da istendi. Bu hususta teklifler ve
önerilerin yazılı olarak sunulması, bu suretle ise Yunanistan Sen Sinod’u
tarafından uygun görülen tekliflere onay verileceği, nihai onaydan sonra bu
etkinlikte yer alınmasının şerefli bir görev olacağı vurgulandı. Ayrıca
Yunanistan Kilisesi adına yapılacak olan etkinliklere ek olarak her
metropolitliğin kendi yerel aktivitelerini de planlaması ve tarihi olayları
vatandaşlara tanıtmak için gerekli olan her türlü aktivitenin şimdiden
hazırlanmaya başlanması da istendi.
Bir yandan
Yunanistan’daki metropolitlikler eliyle bu hazırlıklar başlamış iken öte yandan
18-19 Ekim 2019 tarihlerinde, Atina’da “1821 Devrimi Uluslararası Bilimsel Konferansı”
düzenleneceği de anlaşıldı.
Bu hazırlıklardan
anladığımız şudur ki; 1821’de yaşanan ve yukarıda ayrıntılarını verdiğimiz
olay, Türkiye tarafından gerçekleştirilmiş bir katliam olarak sözde Pontos
soykırımının 100. yılı gibi bu kez de 1821’in 200. yılı şeklinde çeşitli
ülkelerin kamuoylarına sunulacak ve sonuçta bu konuda Türkiye karşıtı bir algı
operasyonu yapılacaktır.
Türkiye topraklarında
kurulmuş bir “Ortodoks Halifeliği” ile eş
anlamlı sayılması gereken Patrikhane’ye “Ekümenik” sanının bir gün
verilmesinin ülkemiz açısından ne kadar sakıncalı olduğunu her fırsatta
vurguluyoruz.
Yunanistan bugünkü
bildiğimiz coğrafyasında tesadüfen kurulmuş bir ülkedir. 1821’de yaratılmak
istenen isyan ve sonrasında Yunanistan’ın Osmanlı’dan bağımsızlığını elde
etmesi sürecindeki Helenik amaç; bugünkü coğrafyasında bir Yunanistan kurmak
değildi!
Yunanistan; 1814 Yunan
gizli ihtilal örgütü Filiki Eterya ile başlayıp
1821’de (Yunanlılara göre) hüsranla biten maceradan sonra gelişen
bir takım olaylar sonucunda bu günkü coğrafyasında kurulmuş bir ülkedir.
Onların amacı; üzerinde
yaşadığımız topraklarda, başta İstanbul ve Ege olmak üzere Türkiye
topraklarında bir Yunanistan kurmaktı. Yunanistan Anayasası’ndaki 3. Madde'de,
ülkenin merkezini İstanbul olarak ve Bizans dönemindeki adıyla gösterilmesi bu
nedenle çok önemlidir...