20
Ocak olayları, Azerbaycan'da bağımsızlık harekâtının önemli bir dönüm noktası
olarak kabul edilir. 20 Ocak 1990'da, Sovyetler Birliği askerleri tarafından
Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de 137 Azeri katledildi. Dönemin Sovyetler Birliği
lideri Mihail Gorbaçov'un emriyle Sovyet tankları, 19 Ocak'ı 20 Ocak'a bağlayan
gecede, Bakü sokaklarında bağımsızlık yürüyüşü yapan kalabalığın üzerine
acımasızca ateş açmıştı. Ateş sonucu aralarında kadın ve çocukların da
bulunduğu 137 kişi hayatını
kaybetti, 700 den fazla kişi de
yaralandı. Yüzlerce kişi ise tutuklandı ve ülkede olağanüstü hal ilan edildi.
Azeri Halkı’nın tepkisinin artması üzerine Sovyet ordusu, Bakü'yü terk etti.
Y.N. Azerbaycan’ı birkaç kez ziyaret
ettim ve halkına da son derece saygı duyarım. Makalemde “Azeri Türkleri” değil de “Azeri”
tanımlaması yaptım. Çünkü “Azeri Halkı” ya da “Azeri Milleti” içindeki tüm etnik
unsurlar ile birlikte yapılan bir tanımlamadır. Azerbaycan’da; Azeri
Türklerinin çoğu Şiilik Mezhebi’ne bağlıdırlar ama aralarında Sünni, Zerdüst,
Hıristiyan, İranlı ve Bahai olanlar da vardır.
20 Ocak Katliamı, Ruslarca yapılmıştır
ve SSCB kayıtlarına göre sadece 32 kişidir ve 32 kişinin 26’sı Azeri Türküdür.
Azerbaycan kayıtlarına göre ise bu doğru değildir, 137 kişidir ancak 137 kişinin hepsi Azeri
Türkü değildir. Bu bağlamda; yazının çok yerinde kullanılan “Azeri Halkı” ya da “Azeri” kelimeleri ile vurgulamak
isteriz ki makalemizde; Azerbaycan Ulusu’nun tümü tanımlanmaktadır.
Bu katliama “Kara
Ocak” (Quara Yanvar) denmektedir
ve asıl neden ise Ermenilerle alakalıdır. Ermenilerin artan toprak talepleri
karşısında büyük bir Azeri kitlesi tepki göstermiş ve “Ermeniler Dışarı” sloganları atarak yürüyüşler tertiplemişlerdi.
Buna misilleme olarak Ermenistan’da yaşayan çok sayıda Azeri kovulmuştu. Süreç; çok ustaca
hazırlandı. Gorbaçov döneminde, Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin 25 Temmuz
1990’da yayınladığı bir kanuna dayanarak Dağlık Karabağ’da da av tüfekleri
dâhil olmak üzere tüm ateşli silahlar toplandı. Karabağ’da bu toplama işini
bizzat Rus askerleri yönetti. Ağustos
ayından itibaren direk olarak Azerileri hedef alan Ermeni saldırıları başladı.
Aslında plan göstere göstere uygulanmaya başlamıştı. Toplu taşıma araçları
taranmaya, evler yakılmaya velhasıl terör yapılmaya başlanmıştı. Kısa bir
süreçte; 186 bin Azeri Azerbaycan’a gitmeye zorlandı. Bu tam anlamıyla bir “Etnik
Temizlik Operasyonu” olarak tanımlanabilir. Amaç; topyekün olarak o coğrafi
alanda bir tek Azeri’nin kalmaması, Karabağ topraklarının tamamen Ermeni ve
Ruslarca iskân edilmesi şeklindeydi.
1991’de
ilk Azeri köyü Ermenilerce işgal edildi ve öldürülme korkusuyla evlerini terk edenlerin
Azerbaycan’a göçü başladı. “Hocalı Katliamı” esnasında 10 bin kişinin
yaşadığı Hocalı’da sadece 3 bin Azeri kalmış, keskin nişancı dehşeti içinde
olan halk yolda yürümekten dahi korkar olmuştu. Resmi kayıtlara göre; 613 olarak anılan hayatını kaybedenlerin sayısının gerçek
olmadığı ve bu rakamın 1300’den fazla olduğu ifade edilmektedir. Burada yaşayan
az sayıdaki Ahıska Türkü’nün de katliamdan etkilendiğini, evlerinin yakıldığını
ve öldürülenler olduğu gerçeği de bulunmaktadır.
Zorlukla 12 kilometre ötedeki Ağdam Kenti’ne gelmeyi
başaranların büyük kısmı soğuktan kangren olan bacaklarını kaybetti. Hocalı,
Ağdam arasındaki orman yoluna; aralarında göğüsleri kesilmiş kadınların,
bebeklerin, yaşlıların, kafa derileri yüzülmüş cesetlerin dizildiği, katliamı
yaşayan görgü tanıklarınca aktarılmıştır.
Katliamı; “Monte Melkolyan” adlı bir Ermeni komutan
yönetti. Melkonyan; birçok diplomatımızın öldürülmesinde rol almış, “Orli Baskını” ile de ilgisi olan
eski bir “ASALA” lideridir. Bugün Ermeni Cumhurbaşkanı olan “Serj Sarkisyan” ise o tarihte Ermeni
kuvvetleri komutanıydı ve Monte Melkonyan’ın kardeşi olan ünlü Ermeni yazar “Markar Melkonyan” da Sarkisyan’ın yanında yer almaktaydı.
Mackar Melkonyan; Amerika’da çıkardığı “Benim Kardeşimin
Yolu” (My Brother's Road) adlı kitapta kardeşinin yaptığı katliamı
şöyle yazmıştır:
“Bir gece önce 23.00 saatlerinde, 2.000 Ermeni
savaşçısı, Hocalı'nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba
sakinlerini doğuya doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar Azeriler
Dağlık Karabağ’ın yüksekliklerine ulaşmış ve alta olan Azeri kenti Ağdam’a
doğru inmeye başlamışlar...
...Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgârın sesi ıslık çalıyordu ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgâr henüz erkendi...
...Monte üzerinde kadınların ve
çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek "Disiplin
yok" diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu: bu gün Sumgayıt
Olayları’nın dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik bir amaç
olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.”
SSBC’nin (Azerbaycan) Sumgayıt Şehri’nde, Ermenistan’da
öldürülen ve zorla göçe zorlanan 250 bin Azerinin intikamını almak için 27
Şubat 1988’de ortaya çıkan olaylar Ermenilerce “Sumgayıt Pogromu” olarak
adlandırılmıştır. Pogrom; etnik bir gruba etnik, dinsel ya da siyasi nedenlerle
yapılan şiddet olaylarını tanımlar. Bu olayların bizzat Ermeniler tarafından
organize edildiğini savunan tarihçiler de vardır. (Örneğin: Azeri Tarihçi
Ziya Bunyatov) Bu olaylarda, SSCB Genel Savcılığı (Генеральный прокурор
СССР) tarafından açıklanan resmî rakamlar; 26 Ermeni ve 6 Azeri olmak üzere
toplamda 32 kişinin öldüğü şeklindedir
“Sumgayıt Olayları”nın tetiklediği, 13 Ocak’ta başlayan olayları durdurmak bahanesi ile 20 Ocak’ta yapılan katliam; “Ermeni/Rus” işbirliğinin bir eseridir.
Şu an içinde bulunduğumuz 20 Ocak günü vesilesi ile bir
anımsatma yapmak ve hem 20 Ocak 1990’da, hem de Şubat 1992’de Hocalı’da
ölenlere rahmet dileriz…