Girit toplantısı medyada “Konsey” olarak yer aldı. Biz de geçen
yazımızda güncel bir konuyu işlediğimiz için “Konsey” tanımını kullandık. Ancak terminolojik bir hataya düşmemek
adına: Bu yazımızda “Konsey” yerine
“Konsil” tanımlaması yaptık. Çünkü Hıristiyanlık
Tarihi’nde, M.S. 325’te İznik’te yapılan ilk genel toplantı da dâhil olmak
üzere tarihi toplantılar “Konsil”
olarak tanımlanmaktadır.
1. Hıristiyanlık
Genel Konsili; M.S. 325’te İznik Konsili İznik’te yapıldı. Bu konsilin dinî
açıdan çok iyi değerlendirmesi gerekir. Çünkü o dönemde Hıristiyanlığın serbest
bırakılması tamamen siyasi bir olgudur. İmparator 1. Konstantin (Gaius
Flavius Valerius Aurelius Constantinus ) annesi Elena’nın çok fazla Hıristiyanlığa
destek vermesinin etkisiyle Hıristiyanlığı serbest bırakmıştı. Ancak Konstantin’in
Hıristiyanlığı serbest bırakmasındaki bir başka etken ise kitlelerin inanç ile
baskı altına alınması ve yönetilmesindeki kolaylıktır.
Hıristiyanlıktaki Tanrı inancının temeli; “Baba” “Oğul” ve “Kutsal Ruh”tur. Bir Hıristiyan, günümüzde bu
kavrama karşıysa; sapkındır, heretikdir yani din dışıdır. Ancak bu kavramın doğruluğu kadar bir de
kabul ediliş biçimi Hıristiyanlar arasında asırlardır tartışma konusudur.
Çünkü bu konsili yöneten İmparator 1.
Konstantin o esnada Hıristiyan değildir ve “Ateş Kültü”ne tapmaktadır.
Papa I. Silvestre’nin (1.Sylvester)
döneminde geçen bu süreç için kilise kaynaklarında; İmparator’un hasta yatağında son nefesini verirken yanında bulunan papazlar
tarafından kendi isteği ile Hıristiyan olduğu yer almaktadır. Bunu salt bir gerçek olarak kabul etsek dahi
konsilin toplanmasını isteyen ve yöneten İmparator 1. Konstantin’in, Konsil
süresince Ateş Kültü’ne inanan ve henüz Hıristiyanlığı kabul etmemiş biri
olmasından ötürü 1. İznik Konsili’nin kararları asırlardır tartışma konusudur.
Ekümenik bir
kilise olmanın tek şartı o kilisenin İsa Peygamber’in bir Havarisi tarafından
kurulmuş olmasıdır. Dünya’da bu vasfa sahip olan, üç Ekümenik
Patrikhanenin (Roma, İskenderiye,
Antakya) yetki ve sınırları da M.S. 325 yılında İznik’te belirlenmiştir. (Bu noktada Hıristiyanlığın
Katolik/Ortodoks ya da Batı ve Doğu kiliseleri olarak henüz ayrışmadığını da
vurgulamamız gerekir.)
İmparator 1. Konstantin bir
yandan Hıristiyanlığı serbest bırakırken öte yandan İskenderiye’den yükselen
bir dinî akımdan fevkalâde rahatsızdı. İskenderiyeli bir din bilgini olan
Arius’un Hazreti İsa’nın varlığı ile ilgili savunduğu ve çok fazla taraftar
bulan, kısaca Ariusçuluk denilen bir doktrin, Hıristiyan kitleleri dalga dalga
sarmaya başlamıştı. Ariusçuluk ilkesi genel olarak Tanrı’nın tek olduğu ve ona eş
koşulamayacağı ile Tanrı’nın kendiliğinden var olan ve değişmeyen
olduğudur. Ariusçuluğa
göre; Tanrı kendiliğinden vardır ve
öncesizdir. Kendiliğinden var olmayan “Oğul”
bu durumda “Tanrı” olamaz. Bu
nedenle; İncil’de anlatılan şekliyle Oğul; Tanrı olamaz, Tanrı olarak anılamaz.
1. İznik Konsili’nde bir
yandan Arius dışlanmıştır öte yandan bu doktrinin yayılmasının da önünü kesmek
adına Hıristiyan “Baba” ile “Oğul” arasındaki tabiat eşitliği (Homoousios) kabul edilmiştir. Bu karar
Hıristiyan Tarihi’nin ilk ve en önemli amentüsüdür. (Amentü=İman etmek için inanılması gereken
esaslar)
381’de “Birinci İstanbul Konsili” olarak adlandırılan
ve İmparator 1. Theodosius tarafından toplanan 2. Genel Konsil’de “İznik İnancı” revize edilerek “Baba” “Oğul” ve “Kutsal Ruh” inancı en kutsal amentü olarak
kabul edildi.
3. Genel Konsil: 431’de “Birinci Efes Konsili” adıyla,
4. Genel Konsil:. 451’de “Kadıköy Konsili” adıyla,
5. Genel Konsil: 553’te “İkinci
İstanbul Konsili” adıyla,
6. Genel Konsil: 680’de “Üçüncü
İstanbul Konsili” adıyla
7. Genel Konsil: 787’de “İkinci
İznik Konsili” adıyla yapılmıştır.
Katolik ve Ortodokslar bu
ilk yedi konsili “Genel Konsil”
sıfatıyla kabul etmektedirler. 869’da
İstanbul’da gerçekleşen “Dördüncü
İstanbul Konsili” Katolik Kilisesi tarafından organize edildiği için
Ortodokslarca kabul edilmez. (Geçtiğimiz
günlerde Girit’te yapılan son toplantının tutanaklarında karşılıklı kabul
edilen ilk yedi konsile atfen yapılmış söylemler vardır.)
8. Yüzyıl’dan itibaren
Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasında süregelen düşmanlıkta son nokta, Papa “9. Leo”nun 1054 yılında “Kardinal Humbert”i İstanbul’a göndererek
Ayasofya’da Doğu Kilisesi’ni (Ortodoksları)
aforoz ettiğini açıklayan fermanını okutması ile konmuştur. Katolik
ve Ortodoks düşmanlığının bir başka tezahürü; 1204 yılında Kudüs’ü kurtarmak
için düzenlenen 4. Haçlı Seferi’nin Kudüs yerine Konstantinopolis’e yönlenmesi
ve zapt edilmesi ile sonuçlanır ve Bizans Hanedanlığı, Haçlıların
kendiliklerinden şehri terk etmesine kadar 57 sene süresince İznik’e sığınır. Bu
süre içinde İstanbul’da taş taş üstünde kalmaz, Haçlılar şehri tamamen
yağmalarlar. Bu süreçte; tüm tarihi dini objeler de Papalığa gönderilmiştir ve
halen Vatikan’da saklanmaktadır.
Bu düşmanlığı ortadan
kaldırmak, barışmak ve karşılıklı aforozları kaldırmak için 1902’de her iki
kilise tarafından çalışmalar başladı. Fakat bu çalışmaların meyveleri çok zaman
sonra ortaya çıktı. Rum Patriği Athenagoras’ın çabalarıyla 1962-1965 yılları
arasında “2. Vatikan Konsili” adı
altında toplantılar yapılarak iki kilisenin sorunları giderilmeye çalışıldı ve
“Hıristiyan Birliği Sekreteryası” da
kuruldu. 1964 yılında Papa 6. Paul ile Rum Patriği Athenagoras Kudüs’te bir
görüşme yaptılar. Patrik Athenagoras ise 26 Ekim 1967’de Papa 6. Paul’u Roma’da
ziyaret etti. Bu ziyaretlerin ardından 1054 yılında karşılıklı yapılan aforozlar
ortadan kaldırıldı. Tabi ki bu bir birleşme değil barışmaydı!
2016’da İstanbul’da yapılması
kararlaştırılan son toplantı; Rum Patriği Bartholomeos’un 2014’te başlayan
girişimleri sonucunda kabul edilmişti ve İstanbul’da gerçekleşecekti! Önceki makalemizde belirttiğimiz gibi yapılacak
Pan Ortodoks Konseyi için ilk olarak Aya İrini Kilisesi istenmişti ve konseyin
son provası 2016 Ocağında İstanbul’da yapılacaktı. Ancak Rus Patriği Kiril;
Türkiye ve Rusya arasında yaşanan, 24 Kasım’da bir askeri Rus uçağının
düşürülmesinin ardından başlayan siyasi kriz nedeniyle İstanbul’daki toplantıya
katılmayacaklarını bildirdi. Rus Kilisesi’nin isteği ile Türkiye dışında bir
yerde Girit’te yapılması kararlaştırıldı. Fakat Rus Patriği Kiril bu değişikliğe rağmen Girit’e
de katılmayacağını açıkladı.
Ruslardan
dışında Bulgar Patrikhanesi, Antakya Patrikhanesi ve Gürcistan Patrikhanesi de bu konseye katılmadılar.
Daha önce katılmayacağını açıklayan Sırp
Kilisesi ise son anda karar değiştirerek katıldı ve bu suretle 14 Ortodoks
kilisesinin 10’u bu konseye katılmış oldular. Çok sayıda Vatikan
temsilcisi din adamının da katıldığı konseyde Papa Francis’in yolladığı bir
mektup okundu ve Papa’nın resmi Twetter hesabından 19 Haziran’da konsey için
iyi temenniler dileyen bir twet de atıldı.
Konseyin ana
başlıkları şöyleydi: Ortodoks
Diasporası’nın sorunları, Otonom kiliselerin durumu, Perhiz kuralları, Evlilik
ve aile konusunda yaşanan gelişmeler ve sorunlar, Ortodoksların diğer Hıristiyan
kiliseleri ile ilişkileri ve Teknoloji ve bilimde yaşanan gelişmelerin
Ortodoks dünyasında yarattığı yenilikler ve sorunlar.
Konseyin sonunda altı ana
başlık için oyçokluğu ile imzalanmış uzun karar metinleri açıklandı.
İlgilenen
araştırmacılar için İngilizce metinleri: https://www.holycouncil.org/
Yukarıda bahsedilen altı
başlığı da içeren, altında katılımcı delegasyonlardaki din adamlarının da
imzasının bulunduğu on iki maddelik bir kapanış bülteni “Message of the Holy and
Great Council of the Orthodox Church”
başlığıyla Yunanca, İngilizce,
Rusça ve Fransızca olarak yayınlandı.
Bu bültendeki temel satırbaşları şunlardır:
Toplantının
başlıca önceliği Ortodoks Kilisesi'nin birliği üzerinde olmuştur. Katılımcılar
Dünyanın lehine yapılan dua ayininden sonra çalışmaya başlamışlardır…
Kilise
Heterodoks Hristiyanlar ile diyaloğa büyük önem vermektedir. Hıristiyan Dünyası
Ortodoks geleneğinin özgünlüğünü bilir. Ortodoks kilise öğretimi, operasyonel
deneyim ve inanç değeri önemlidir. Diyaloglarda Ortodoks Kilisesi’nin inanç
konularında taviz olmamıştır…
Farklı
dinlerde dinler arası diyalog, karşılıklı güven, barış ve uzlaşma tanıtımına
önemli katkıda bulunulmuştur. Ortodoks Kilisesi; adam kaçırma, işkence ile ve
iğrenç infazlarla insanları inanç değiştirmeye zorlayarak, savaş şiddet, zulüm
yapılmasını ve dini toplulukların üyelerinin öldürülmesini kınamaktadır…
Ortodoks
ve diğer Hıristiyanlar eşit vatandaşlar olarak vatandaşı oldukları ülkelerinde
kalma hakkına sahiptirler. Bölgedeki tüm insanların korunması için Dünya
kamuoyuna hitap ediyoruz. Bizim önderliğimizde tüm tarafların Ortadoğu'da
savaşların durması için sistematik çabalar yapmasını diliyoruz…
Özellikle
mültecilerin durumunu düşünüyoruz. Her ülkedeki yetkilileri, politikacıları,
vatandaşları ve Ortodoks Hıristiyanları mültecilere yardım etmeye
çağırıyoruz…
Batı
Kültürü; Hıristiyanlığın silinmez sembolünü bir damga gibi taşır. Kilise; İsa
ve O'nun yaşam biçiminin ebediyen geçerli olduğunun önemini vurgulamaktadır…
Evlilik
Ortodoks Kilisesi’nde erkekler ve kadınlar arasındaki kopmaz sevgi dolu bir
ilişkidir. Aile ise çocuk yetiştirmenin tek garantisidir…
Hıristiyan
inanç ve bilim ilişkileri konusunda, Ortodoks Kilisesi bilimsel araştırmanın
vesayetini önler ve her bilimsel soru üzerine bir pozisyon almaz. İlahi
Yaratılışın bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmak için çalışan bilim adamlarına
ise teşekkür eder. Ortodoks Kilisesi, aynı zamanda bilimsel araştırma
özgürlüğüne de saygı duyar…
Mevcut
ekolojik krizle ilgili manevi ve ahlaki nedenler açıktır. Doğal kaynakları
kirleticiler ve iklim değişikliği ile atmosferin kirliliğinin irrasyonel
kullanımına yol açan, açgözlülük, hırs ve bencillik önlenmelidir. Tüm gelecek
nesiller Yaratanın güvencesinde eşit haklara sahiptirler. Bu nedenle Ortodoks
Kilisesi çeşitli ulusal çevre çabalarına aktif olarak kendini adamıştır…
İnsanın
temel ihtiyaçları sadece yaşam standartlarının geliştirilmesi veya manevi
değerlerin pahasına ekonominin gelişimine bağlı değildir…
Ortodoks
Kilisesi siyasete karışmaz ama kilisemiz vatandaşların sorumluluklarının önemli
ölçüde iyileştirilmesi için topluma karşı sürekli yol gösterir… Ortodoks
Kilisesi, özgürlük, adalet ve diğer hususlarda gençlere, hedef gösterir.
Gençler sadece kilisenin geleceği değil yerel ve küresel düzeylerde, dinamik ve
yaratıcı unsurlarıdır…
Kutsal
Sinod’un bu toplantısıyla modern çok şekilli Ekümenik ufuk açılmıştır. Ortodoks
Kilisesi, halklar arasındaki adalet ve barış için çok duyarlıdır…
Dua…
Katılımcıların İmzaları…
Katılımcıların İmzaları…
Rus Patriği Kiril, 17 Haziran’da
katılmadığı konsile siyasi denebilecek bir mektup göndermişti. Bulgaristan Patrikhanesi
ise bu toplantıya metinlerdeki çelişkiler nedeniyle katılmadıklarını deklare etmişti.
Fakat Bulgaristan’daki kaynaklarımızdan aldığımız bilgiye göre; Bartholomeos’un
7 Kasım 2015’te Bulgaristan ziyaretinde yarattığı politik skandaldan ötürü
Bulgar Hükümeti’nin, Bulgar Kilisesi’nin bu toplantıya katılmaması yönündeki
telkinleri tesirli olmuştur.
Konseyin ardından başta
Rusya olmak üzere katılmayan kiliselerin haber kaynaklarında katılımın tam
olmamasından dolayı bu toplantının bir “Genel
Konsil” olamayacağı şeklinde söylemler yer aldı.