I. Dünya Savaşı’nın 100.
yılındayız ve AB baskılasa da Balkanlar’daki gerilimli hat kendini yine belli
ediyor. Bu makalede, 1. Dünya Savaşı’nın Osmanlı topraklarının paylaşımı savaşı
olduğu ve Balkan Savaşları’nın da büyük savaşı tetiklediği yaklaşımıyla 100 yıl
öncesi irdelenecektir. Anadolu; mitolojik tanrıların vatanı, Hıristiyanlık
Tarihi açısından ise başta Aziz Pavlus’un misyon yolculuklarının güzergâhı
olması sebebiyle dinsel ve coğrafi açıdan Hıristiyan devletlerce daima önemli
olmuştu. Dinî açıdan olduğu kadar başta Boğazlar olmak üzere Türkiye’nin
coğrafi konumu ve bereketli toprakları ise emperyalist devletlerce ele
geçirilmek istenmekteydi.
Bu durum; evvelâ Balkan
sonra da 1. Dünya Savaşı’nı yaratan faktörlerde Türkiye’yi de önemli kılar.
Başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkeleri ile Rusya’nın bu tarihsel
süreçlerde zaman zaman düşman, zaman zaman ise müttefik olmalarının odağında
hep Osmanlı karşıtlığı yatar.
24 Ekim 1909’da Rusya ile
İtalya’nın yaptığı Racconigi Anlaşması, Boğazlar ve Trablusgarp’da karşılıklı
menfaatlerini korumak amacını taşımaktaydı. Anlaşma, İtalya’nın, Trablusgarp ve
Bingazi’de yaşayan İtalyanlara kötü muamele yapıldığı bahanesiyle 28 Eylül
1911’de Trablusgarp, Derne, Tobruk ve Bingazi’ye asker çıkarması sürecini de
başlatmıştır. Osmanlı Devleti’nin Afrika’da kalan son toprağı olan Trablusgarp,
İtalya’ya yakınlığı nedeniyle cazip bir coğrafyaydı. Trablusgarp aynı zamanda
zayıf devletlerin yer aldığı Afrika’nın yolunu da İtalya’ya açabilirdi. 19.
yüzyılın ortalarında İtalya da Almanya gibi güçlü bir devlet konumuna
ulaşmıştı. Ancak diğer sömürgeci
emperyalist devletler kadar güçlü olmadığından zengin kaynakları olan
coğrafyaları değil zayıf devletleri hedefine alıyordu.
Rusların Balkanlara
yönelmesinde, Racconigi Anlaşması’nın imzalanmasını sağlayan Rus diplomatı Kont
Aleksandır Petroviç İzvolski önemli rol oynamıştır. Bu diplomat, Rus
gemilerinin Türk boğazlarından geçiş hakkı elde etmesi için Moravya’da (15
Eylül 1908) Avusturya ile sözlü bir anlaşma sağladı. Bu anlaşma, Avusturya’nın
Bosna’yı ilhakının (7 Ekim 1908) Rusya tarafından desteklenmesini de
içermekteydi. Ancak Avusturya, Bosna’yı ilhak etmesinin ardından Boğazlar’ın
açılması için Ruslara söz verdiği desteği sağlamadı.
Avusturya’nın
Bosna’yı ilhakı Avrupa’daki dengeleri bozan en önemli faktördür. Bu süreç
Balkan Savaşları’nın başlamasını da tetiklemiştir.
Balkanlar gibi çok sayıda
ulusu barındıran bir coğrafyada, 1789 Fransız İhtilali’ni müteakip ulusçuluk
faaliyetleri artmıştı. Balkanlar’daki isyanlar sebebiyle zaten zor durumda olan
Osmanlı’nın aynı zamanda Trablusgarp ve Bingazi’de savaşma imkânı yoktu. Bu
nedenle İtalya’nın işgali karşısında büyük devletlerden savaşı durdurmak için
arabuluculuk yapmalarını istedi. Ancak bu devletler tarafsızlıklarını ilân edince
Osmanlı Devleti ve İtalya karşı karşıya kaldı. Osmanlı’nın Trablusgarp’ta çok
az askeri vardı ve Balkan isyanları nedeniyle hazırlıklarını tamamlayamamıştı.
İngiltere’nin ise Mısır’da tarafsızlığını ilân etmesi karadan bağlantının
kesilmesine neden oldu. Osmanlı deniz gücü ise yetersizdi ve denizden de destek
sağlanamadı. Buna rağmen Mustafa Kemal ve Enver Paşa gibi bazı kurmay subaylar
zor koşullar altında Trablusgarp’a ulaştılar. Eldeki imkânlarla İtalyanlar
karşısında başarı elde edildi ve İtalya bu savunma ile güç duruma düştü.
Osmanlı Hükümeti bu dönemde İtalya’ya ekonomik ambargo da uyguladı. Ama İtalya,
bu kez Akdeniz’e yöneldi ve 17 Mayıs 1912’de Rodos ile Oniki Ada’yı işgal etti.
İtalya ile
açılan cephelere Balkanlar’dan sevk edilen asker ve teçhizat, Osmanlıyı
Balkanlarda zayıf duruma düşürdü;
Balkanlar’da tırmanan ulusçuluk ve bağımsızlık faaliyetlerini de arttırdı.
18 Ekim 1912’de imzalanan
Uşi Antlaşması ile Osmanlı-İtalya Savaşı sona erdi; Osmanlı, Trablusgarp ve
Bingazi’yi boşaltı. İtalya, Oniki Ada’yı Osmanlı Devleti’ne geri verdi ancak
başlayan Balkan Savaşı bitene kadar olası Yunan işgaline karşı İtalya’nın
elinde geçici olarak kalması kararlaştırıldı. Her ne kadar Trablusgarp’ta
Padişah adına bir naip kalması öngörülse de Kuzey Afrika’daki Osmanlıya ait son
toprak parçası böylece kaybedilmiş oldu. Bunun sonucunda; İtalyanlar Ege
Denizi’ne fiilen yerleşti, Kuzey Afrika’da İtalyan sömürgeciliği başladı ve
Doğu Akdeniz’de güçler dengesi bozuldu.
Balkan
Savaşı’nın çıkmasındaki önemli bir etken 1911’de Trablusgarp Savaşı’nın
başlamasının yarattığı cesarettir.
Aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin aczi ve topraklarını koruyamayacağının
anlaşılması da etkendir. Balkan Savaşı kendi içinde Birinci ve İkinci Balkan
Savaşı olarak ikiye ayrılır.
8 Ekim 1912’de Osmanlı
Devleti’ne karşı Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ, Balkan
Savaşı’nı başlattılar. Bu dönemde İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilaf
partilerinin arasındaki ihtilaflar sağlıklı kararlar alınamamasına neden
olmuştur. Savaşta taraf olmasa da Rusya’nın bu süreçteki azmettirici ve
destekleyici rolü ise fevkalâde önemlidir. Osmanlı, savaşın başlamasından önce
maddi sıkıntılar neticesinde 200 tabur (Yaklaşık 75.000) askeri terhis
etmişti ki bu da Balkanlarda çok büyük bir zafiyete neden olmuştur. Mayıs
1913’te Londra’da 1. Balkan Savaşı’nı sonlayan bir anlaşma ile Girit,
Yunanistan’ın oldu. Arnavutluk ise diğer Balkan ülkelerini tehlike sayarak
bağımsızlığını mecburen ilân etti ve Makedonya da tamamen işgal edildi.
Osmanlı’nın elinde kalan
son Balkan topraklarının Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan arasında
paylaşılmasının sonucuna “Makedonya
Sorunu” denir. Bu paylaşımda; Ege Makedonyası Yunanistan’a, Pirin
Makedonyası Bulgaristan’a, Vardar Makedonyası ise Sırbistan’a kalmıştır. 1. Dünya
Savaşı sırasınca bazı ufak çaplı değişiklikler olsa da savaş sonrasında eski
sınırlar tanınmıştır.
Osmanlı Devleti bu
hezimetin ardından Edirne ve Kırklareli’nin dışarıda kaldığı ve “Midye-Enez Hattı” olarak bilinen sınıra
çekilmiştir.
Panslavizm’in hamisi olan
Rusya’nın verdiği özel destek ile Bulgaristan’ın bu savaştan güçlenerek çıkması
diğer ittifak ülkelerinin tepkisine neden oldu ve aralarına Romanya’yı da
alarak bu kez Osmanlıyı hedef almadan Bulgaristan’a karşı savaş açtılar. 10
Ağustos 1913’te bu savaşı sona erdiren Bükreş Anlaşması ile Dobruca Romanya’ya,
Kavala Yunanistan’a kaldı. Bulgaristan ise Makedonya’dan bir kısım toprak
kazandı. Savaş esnasında zayıflayan Bulgaristan’ın Doğu Trakya’daki
birliklerini savaşa yönlendirmesi ile Osmanlı, Midye-Enez Hattı’nı geçerek
savaşmadan eski sınırına kavuşmuştur. Bükreş
Anlaşması adı ile 1812’den 1918’e kadar toplam 5 anlaşma yapılmıştır. 1913’te
yapılan Bükreş Anlaşması bu sıralamada üçüncüdür.
2.Balkan Savaşı’nın
ardından 29 Eylül 1913’te Osmanlı ile Bulgaristan Krallığı arasında İstanbul
Anlaşması imzalanarak Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlı’da, Dedeağaç ve
Kavala Bulgaristan’da bırakıldı Meriç Nehri sınır kabul edildi. 14 Kasım
1913’te Yunanistan ile Atina Anlaşması imzalandı ve Girit, Selanik ve Yanya
Yunanistan’ın oldu. Sırbistan ve Karadağ’ın ise artık Osmanlı ile sınırı
kalmamış oldu.
Balkan Savaşı’nın ardından
ittifak devletleri ve diğer Avrupa devletleri arasında hoşnutsuzluk baş
gösterdi. İngiltere ve Fransa’nın sömürgecilik vasıtasıyla geldikleri güçlü
konum uzun zamandır Almanya’yı tedirgin eder mahiyetteydi. Bu arada Katolik ve
Protestanlar arasındaki ihtilaflar da önemlidir. Prusya’nın Avusturya’yı
yenerek Alman Birliğini tesis etmesi insan gücü ve sanayi olarak Almanya’yı
Avrupa kıtasının lideri konumuna getirdi. Bir Avrupa devleti ve o dönemdeki
süper güç konumunda olan İngiltere’nin Kıta Avrupası ile kara yolu bağının
olmaması, Almanları cesaretlendiren unsurlar arasındadır.
Versay Antlaşması'yla 18
Ocak 1871 yılında kurulan Alman İmparatorluğu, Avusturya hariç tüm Alman
devletçiklerini bir arada topladı ve 1884 yılından itibaren sömürgeler de
kurmaya başladı. 1914’e kadar, İngiltere, Fransa ve Rusya ile ekonomik ve
askeri yönden başa baş noktaya, hatta daha ileri bir seviyeye geldi. 1871 ile
1914 arasında Avrupa’daki en önemli siyasi durum Almanya/Fransa düşmanlığıdır.
Bir dünya savaşının
başlaması için çok fazla neden olduğu bir tarihte, Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da 28 Haziran 1914’te Sırp
Milliyetçisi “Gavrilo Princip”
tarafından öldürülmesi I. Dünya Savaşı’nın başlaması için fitili yakmıştır.
Zira bu suikast ile Habsbourg Hanedanı'nın tek veliahttı öldürüldü ve iki
devleti bir arada tutan tek unsur ortadan kalktı.
Bu süreçte Almanya’nın
gerekirse Avusturya’yı destekleyeceği şeklindeki duruşu neticesinde Avusturya,
Sırbistan'a bağımsız bir devletin kabul edemeyeceği ağır içerikli bir nota ile
48 saat süre verdi. Sırbistan bu notaya kaçamak yanıtlar verdi. Bunun akabinde
Avusturya 28 Temmuz 1914'te Belgrad'ı bombalamaya başladı ve Sırbistan'a savaş
ilan etti.
Rusya 31 Temmuz'da bu
gelişmenin ardından genel seferberlik ilân etti. Ancak Almanya daha önceden
Rusya’nın seferberlik ilân etmesi durumunda bunu savaş ilânı sayacağını açıklamıştı.
Almanya 1 Ağustos'ta Rusya'ya, 3 Ağustos'ta da Fransa'ya savaş ilan etti, 4
Ağustos 1914 tarihinde “Zararsız Geçiş
Hakkı” talebini reddeden Belçika'ya saldırdı. İngiltere de Almanya'ya savaş
açtı ve I. Dünya Savaşı başlamış oldu.
I. Dünya Savaşı’nı hazırlayan
etkenler açısından Osmanlı’nın Trablusgarp ve Balkanlar’daki zafiyetinin de
rolü büyüktür. Bu savaşlar Avrupa’yı ve yeni savaşları da tetiklemiştir.
Osmanlı süreç içinde, 1. Dünya Savaşı’nda “İtilaf
Devletleri’ne” karşı “İttifak
Devletleri” arasında, Almanya’nın müttefiki olarak yer alacak ve bu süreç
1. Dünya Savaşı’nın ardından “Kurtuluş Savaşı”nın başlaması ve bugünkü
Demokratik Türkiye Cumhuriyeti kurulması ile nihayet bulacaktı.