7 Ekim 2012 Pazar

RUM PATRİKHANESİ BURSA’DA BİR KİLİSE DAHA SATIN ALDI, BATI TRAKYA’DAKİ DURUM İSE ÇOK VAHİM

Rum Patrikhanesi’ne bağlı kiliseler, İstanbul ile Gökçeada ve Bozcaada’da bulunmaktadır. Zaten Lozan Anlaşması’na istinaden bu yerleşim alanları mübadele kapsamına alınmamıştı. Türkiye’de İstanbul ile Gökçeada ve Bozcaada dışında tüm Anadolu’da yaşayan Rumlar ile Yunanistan’da da Batı Trakya hariç tüm Yunanistan’da yaşayan Türkler “Nüfus Mübadelesi” kapsamında karşılıklı göç ettiler.

Lozan’da yapılan tüm manevralar, İstanbul’dan Rumların ve dolayısı ile de Rum Patrikhanesi’nin gitmemesi üzerine yapıldı. Önemli olan ahali değildi, önemli olan Rum Patrikhanesi’nin nakil edilmemesiydi. Çünkü “Megali İdea” doktrinine göre bir gün İstanbul (Konstantinopolis) yine Yunanistan’ın başkenti olacaktır. İstanbul Rumlarına karşı Batı Trakya’daki Türklerin neden seçildiği sorusu ise hep akla gelir. İstanbul ile Gökçeada ve Bozcaada’daki Rumlara karşı Yunanistan’da da bir coğrafi alan ve orada yerleşik Türkler seçilmeliydi ki bu coğrafya, Türk yoğun bir coğrafya olan batı Trakya’dır.

Lozan görüşmelerine katılan Bulgaristan’ın bir amacı da Ege Denizi’ne çıkış elde etmekti ve bunu için de en uygun alan Batı Trakya’dan denize kadar olan coğrafyaydı. Bulgaristan Lozan’a sadece bu talebi için gitmişti. Ama bu tabi ki ütopik bir istekti ve kabul edilmedi, hatta önemsenmedi dahi… Asırlardır Rus desteği ile varlığını sürdüren hatta devlet olmasındaki en büyük etkenin Rusya olduğu bir Bulgaristan’ın palazlanması ise zaten Avrupa ülkelerinin reddedeceği bir istekti. Ve bu ve birçok başka şartlar, İstanbul ile Gökçeada ve Bozcaada’daki Rumlara karşı Batı Trakya Türklerinin Yunanistan’da kalmasına etkili oldu.

Tarih, Batı Trakya Türkü’nün,  aslında İstanbul Rum’una karşı “rehin” olduğunu hep göstermiştir. Geçtiğimiz dönemde, Türkiye’de bulunan azınlıkların durumları ise fevkalâde iyileştirildi ve bundan en çok nasibini alan da Rum Patrikhanesi ve kiliseleri oldu. İstanbul ile Gökçeada ve Bozcaada’daki Rum kiliselerinin işlevselliği, onarımı ve kullanılması hakkında geçmişte de sıkıntı yoktu ama artık ihya durumunda olduklarını söylemek abartı değildir. Türkiye bu iyileştirmelerde, Batı Trakya’daki Türkler ve camileri üzerinde yaşanan aşırı baskıyı da dikkate almamakta, (hiçbir zaman) işlemeyen mütekabiliyet kurallarına rağmen Türk vatandaşı olan bu cemaat mensuplarına her türlü desteği sağlamaktadır.

Peki, Batı Trakya’da durum nasıldır?

Ezilen Batı Trakya için sayfalar, kitaplar yazmak mümkündür. Türkiye’de, Batı Trakya’da Türklere ve camilere yapılan saldırı ve baskıların yüzde biri yapılsa, bir kiliseye saldırı, kundaklama ya da polis baskısı olsa, Dünya’nın ayağa kalkacağı/kaldırılacağı ise aşikârdır. 

Çok kısa olarak ve birkaç paragrafta şunları yazabiliriz: Geçtiğimiz 23 Mayıs’ta İskeçe’nin Okçular Köyü Camisi ve lojmanı taşlı bir saldırının hedefi oldu. Saldırıda cami lojmanında büyük ölçüde maddi hasar meydana geldi. Saldırıyı kınayan İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete, şöyle konuştu: “Ekonomik ve siyasi krizlerin yaşandığı böyle hassas bir dönemde, dini kurumlarımıza yapılan bu tür menfur saldırılar düşündürücüdür.” Okçular Camii 2004 yılında da kundaklanmış ve tamamen yanmıştı. Yeniden inşa edilen cami, 2007’de ve 2009’da iki kez daha (seçimler öncesinde) kundaklandı.

6 Aralık 2009’da ise kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce İskeçe'nin Sünne Mahalle Camisi’nin  camları taşlanarak kırılmış ve cami duvarlarına çok çirkin sloganlar ve figürler yazılmıştı

Nisan 2011’de, İskeçe’ye bağlı Dolaphan Köyü’ndeki Hasanlar Camisi’nin külliyesindeki tamirat için “kaçak inşaat muamelesi” yapılarak “700 bin Euro” ağır para cezası kesildi. (Batı Trakya’daki normal bir köy camisi inşaatının en fazla 200 bin Euro’ya mal olduğunu bu arada belirtelim.) Bu durumda, Dolaphan Köyü Camisi’ne kesilen para cezası 3,5 cami inşaatına tekâmül etmektedir.

Yeterli cami bulunmayan Selanik’te ise ibadete kapalı ve müze olarak kullanılan Yeni Camii’nin, (Diğer adıyla Alaca İmaret Camii)  Belediye Başkanı Yannis Butaris’in de talebiyle, geçen Ramazan Bayramı’nda ibadete açılması için verilen sözler yerine getirilmedi. Oysaki ihtiyaçtan ötürü bu camii sadece özel günlerde ibadete açılacaktı.

Yunanistan Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı her koşulda Batı Trakya Türklerine zorluk çıkarmayı asli görev edinmiştir. Yunanistan Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı arasında yapılan formalite trafiği sonunda caminin açılması işi akamete uğratıldı ve talep tamamen askıya alındı. 

Yunanistan Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı, Batı Trakya Türklerine karşı özellikle baskıcıdır ve baskıcı olmayan polis birimlerine karşı da çok sert davranmaktadır. Örneğin, Dedeağaç’a bağlı Hasanlar köyünün minaresinin yapımında çalışan ustalar, 1 ay içerisinde 5 kez tutuklanarak polis merkezine götürülmüşlerdi. Bakanlığın baskısı altındaki Yunan Polisi ustaları bir yandan tutuklarken, diğer yandan da sözlü olarak “işlerinizi gece karanlıkta yapın” demektedir.

Batı Trakya’daki camilerde yine Yunanistan Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı’nın çıkarmış olduğu bir yasaya göre en fazla 7,5 metre minare uzunluğu için izin verilmekte ve bu da bölgede sıkıntılara yol açmaktadır. Zira eski minarelerin uzunlukları en az 16 metredir ve bunlarda yapılacak tamirlerde dahi Yunan makamları 7,5 metreyi esas almaktadır.

Türkiye’de ise son üç yıldır,  her 15 Ağustos’ta Sümela’da Fener Rum Patriği Bartholomeos’un yönettiği ayinler için izin verildiğini ya da Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki metruk kiliselerde ayinler yapılmasına izin verildiğini anımsayalım. Bu coğrafyalarda Rumluğun esamesinin bulunmadığını, yaşayan tek bir Rum dahi olmadığını ve buralarda yapılan bu ayinlerin illaki bir gereklilik olmadığını da hatırlatarak, Batı Trakya’da iki dini bayramda ibadet edecek yer bulamayan binlerce Türk’ün içler acısı halini kıyaslayalım.

Anadolu ve Trakya’daki eski, metruk, bazılarının duvarlarının bile izi kalmamış kiliselerde son yıllarda yapılan ayinlerin dikkatle izlenmesi gerekir…

Zira bu kiliselerin bulunduğu ilçeler, beldeler,  yukarıda da yazdığımız gibi tek bir Rum’un yaşamadığı yerlerdir. 

Batı Trakya’da seçilmiş müftülere yapılan baskılar ve seçilmişlerin Yunan makamları tarafından kabul edilmediği de bilinen bir gerçek iken Burada Rum Patriği Bartholomeos’a yapılan VIP muamele ve gösterilen saygı ne yazık ki ABD ve AB taraflarında hiç görülmez. Anadolu ve Trakya’da ise bir tek Rum dahi olmayan yerlerin adları üzerine ve eski Bizans adlarıyla tanımlanan “metropolitlikler” ihdas edilmiştir. Bursa bu alanlar içinde en önemli olanıdır.

Bursa; Hıristiyan tarihi açısından da çok önemli bir kenttir. M.S. 325 yılında “1. Genel Hıristiyan Konsili” İznik’te yapılmış ve bugün Hıristiyanlığın en önemli amentüsü olan “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” üçlemesi bu konsilde karara bağlanmıştır. 

İlk adım olarak 2011’de Mudanya’nın beldesi Tirilye’de (Eski adı Zeytinbağı) bulunan “Kemerli Kilise”yi (Yunanca adı ile Panagia Pantovasilissa) satın aldılar. Satın alma işlemini Bursa Metropolitliği’ne geçen sene tayin edilmiş olan Elpidophoros Lambriniadis gerçekleştirdi. Ardından, 9 Mayıs 201’de Fener Rum Patriği Bartholomeos, bu beldeye bağlı olan Kumyaka ve Kurşunlu köylerinde bulunan tarihi kilise binalarını inceledi.

Son olarak geçtiğimiz Ağustos ayında Mudanya’nın Kumyaka Köyü’nde mülkiyeti özel bir şahsa ait olan “Baş Melekler Kilisesi” de Bursa Metropolitli Elpidophoros Lambriniadis’e tarafından satın alındı.  Bu kilise, Bizans İmparatoru IV. Konstantinos Porphyrogenetos tarafından 780-797 yılları arasında yaptırılmıştır ve dünyanın en eski üçüncü Ortodoks kilisesi olarak bilinmektedir.

Eski makalelerimizde hep Bursa’ya dikkat dedik ve bu havalide yaşanan hareketliği analiz etmeye, Rum Cemaati içinde Patrik Bartholomeos’un veliahdı olarak da anılan Metropolit Elpidophoros Lambriniadis’in faaliyetlerini gözler önüne sermeye alıştık.

Bir tarafta, Türkiye genelinde olduğu gibi Bursa ve civarında da mülk alan, kolayca din adamı atayan, metropolitlikler açan Rum Patrikhanesi ve Rum Cemaati…

Diğer tarafta, camilerini tamir etmekten men edilen, 7,5 metrelik minare gibi komik durumlarda kalan, “siz de minare tamirinizi gece yapıverin” diye Yunan Polisi’nden tavsiye alan, ibadethane gereksinimi karşılanmayan, din adamı ihtiyacı sınırlanan, en önemlisi seçtiği müftülerin hizmet etmesi de engellenen, Yunanistan’ın atadığı müftülerin legal sayıldığı Batı Trakya ve Türkleri…