30 Ekim 2014 Perşembe

SADECE SEN BANA FISILDA



Sadece sen bana fısılda
Dünya’yı sessize aldığımda
Seni dinlerken ses etmesin
Severken beni yormasın diye…

Sadece sen bana fısılda
Kelimelerin içini birlikte doldurduğum
Güz zamanı; ateş misali içimi ısıtan
Duvarlarımı aşıp gelen duman gözlü…

Sadece sen bana fısılda
Sesinle ruhumun gençleştiği
Kalbimin kuru mürekkebini yazdıran
Güneş misali etrafıma hare hare ışık saçan…

Sadece sen bana fısılda
Gözlerine baktığım anlarda
Ruhuma aş, gönlüme ilaç ettiğim
Gönlümdeki canlılığın sebebi…

Sadece sen bana fısılda… 

Bojidar Çipof
30 Ekim 2014




28 Ekim 2014 Salı

YALIN ÖZGÜRLÜK


Esrik ve delirdiğim günlerden birinde, 

Molalarda saklandığım yere doğru,

Kendime serzenerek adımlıyorum…

Bir yandan Ekim dalgaları sahile vurmakta,

Öte yandan çiseleyen yağmur ise yüzüme

Umuttan umudu kesmeden ağır aksak,

Hayatı sonlardaki üç noktaya saklamışçasına,

Yaşamı sorguladığım yere varmak niyetim…

Hep akşam vakti kaçtığım menzile gidiyorum

Ağladığımda kimsenin görmemesi için,

Tek başıma kalabalık olduğum mekâna;

Yalın özgürlüğüme saklanmaya yine…


Bojidar Çipof

17 Ekim 2013 




26 Ekim 2014 Pazar

SEVERSİN İŞTE!

 

Söyleyemesen de harfleri, kelimeleri

Ve kuramazsan da cümleleri kelimesiz

Söyleyemediklerinle dilin acısa da seversin

Suskunluğunda yaşasan da sevdiğini

Nefes almak bile güç gelse sana

Yine de seversin biçare gönlünde yalnız…

Yaşarsın yalnızlığı etrafında çokluk da varsa

Bazen başka tenlerde ararsın, ısındım sanarak

Ve üşürsün sana değen anlık tenin sıcaklığıyla

O harfleri anımsarsın böyle anlarda yine

Hani kuramadığın cümlelerdeki

Dilin incinir diye demediğin kelimeleri anımsarsın

Dudağından çıkamayan kırık gönlün çığlıdırlar

Gönderemediğin duyguların elçileridir onlar

Yanarsın elinden kayan anlara şaşı baktığın için

Üzülürsün dökemediğin kelimelere, cümlelere…

Yaşama mola verilebilseydi, söylerdin belki

Salise kaybetmeden yaşamak için sevdanı

Duyguların akardı ağzından ırmak misali

Yaşamın her anını damıtarak yudumlamak için

Haykırırdın sen de şaşırarak içinden gelenleri

Seversin işte!

Bojidar Çipof
29 Mayıs 2013 



SEN ve SORU İŞARETLERİ?



Sen! 
Evet sen!
Rüzgârın bana getirdiği
Aniden önüme düşürdüğü o tane
Toprakla yeşeren tohum misali fidan…

Sen!
O büyük bir tarla vaat eden
Hani ihtimamla ektiğim suladığım,
Can suyunu tüm sevgimle verdiğim
Başında yeşermeni beklediğim Sen…

Sen’i gördüm topraktan yüzeye çıkarken
Filizlenirken, dallanıp yapraklanırken
Tam meyve verecektin ki ne oldu sana?
Havadan, sudan, topraktan mı etkilendin?
Zaten hep havadan sudan değil midir?
Durduran o filizin uzamasını, dallanmasını
Aşkın meyvesini vermesine engel olan
Sona neden olan, sonsuzluğa engel olan
Hep havadan sudan bir bahane değil midir?

Peki, kabahat kimde?
Havada ya da suda
Belki de tohumu atan bahçıvanda…
O tohum rüzgârla gelmemiş miydi?
Aniden önüme düşmemiş miydi?

Tohumu bulduğumda bahçıvan olmuştum
Sulamaya çapalamaya koyulmuştum…
Yeşermesini beklemeye, uzamasını görmeye
Filizden meyve olmasını umarak zaman aktı…

Bilmeden bahçıvan olmanın sonu işte bu!
Toprak, su ve tohum uymadı birbirlerine
Gerçekte kusur ne tohumda ne de fidandaydı
Kabahat sadece bahçıvandaydı
Ya da bahçıvan olmaya kalkandaydı…

Bojidar Çipof
14 Eylül 2010 




24 Ekim 2014 Cuma

GÖZLERİNDEN TANIRSIN…


Gördüğün; özlediklerinse

Gözlerinden tanırsın

Güneşin sıcaklığını alırsın

Ve soğumuş kalbin ısınır…

Yaşayacağınız sessiz anlarda

“Nihayet seni buldum” dersin

Yıllardır duyuyormuşçasına

Hep kokluyormuşçasına…


Bojidar Çipof
24 Ekim 2014 




HOŞ GELDİN…


Sert rüzgârlar bitti

Şimdi sessizlik zamanı

Kuvvetli poyraz yerini bana bıraktı

Bu sessizlik çok sürmez

Ben fırtına isterim hayatımda

Ayaklarım yerden kesilmeli

Savrulan yapraklarla raks etmeliyim

Ruhum havalara uçmalı

Kalbim onunla güm güm atmalı

Yüreğim onun ışığından ısınmalı 

Ve ikimize bir kış masalı yazmalıyım

Çiçeklere teninin kokusunu,

Kuşlara gözlerini anlatmalıyım

Ben; Ben’i O’na verdim ve dedim ki;

Yukarıdan aşağıya bir kez daha oku

Bunlar Sen’in…

Bir başkasının yeri değil sana verdiğim

Hoş geldin…


Bojidar Çipof
24 Ekim 2014 



20 Ekim 2014 Pazartesi

GERÇEK BİR HİKÂYE: GİTARİST TOPAL TURGUT


1970’li yıllar. Şu an yerinde Bebek Parkı olan Bebek Belediye Gazinosu’nda rahmetli ÇETİN İNÖNTEPE ORKESTRASI’nda gitar çalıyorum.

Bu orkestraya girmem de bir hayli ilginçtir. Çünkü zaten grupta bir gitarist var ama bascı yok.  Gitarist Turgut ağabey jazz tarzı çalıyor ve güncel Türkçe parçaların sololarını “Beceremiyorum” diyor, bence ise çalmak istemiyordu! Çünkü Turgut Abi çok iyi nota okuyordu ancak jazzcı olduğu için seyrek de olsa arada çaldığı sololar şarkıcılar tarafından beğenilmiyordu.

Bu değerli müzisyenin lakabı: TOPAL TURGUT’tu. O tarihlerde, gitarın solo olarak ağırlığını bilmeyen yoktur.  Zamanın tüm parçaları; gitar ağırlıklı melodilerdi.

(Turgut Abi;  ayağında olan engeli ile hiçbir kompleksi olmayan, kendi ile barışık ve kendisine “Topal Turgut” denilmesini benimsemiş bir adamdı. Zaten o zamanın müzisyenlerindeki -günümüze göre bir başka olan- nezaket çerçevesinde; bu söylemden gocunan biri olsa kendisine asla böyle hitap edilmezdi.)

Ben iyi nota okumam dışında zaten tüm güncel repertuara da sahiptim. Çetin ağabey Yemek müziğinde Turgut çalar. Sen ona eşlik et. Programda sen soloları çal. O sana eşlik etsin. Ayhan da orgla bas yapar. Saksafon da var işi götürürüz dedi.

Ayhan ağabeyde o zamana göre lüks olan Farfisa çift katlı ve ayak baslı bir org vardı ve çok iyi müzisyendi. Pek alışılmış bir durum olmasa da ben bu şekilde Çetin İnöntepe Orkestrası’na girdim.

Gündüz aramızda biraz prova yaptık ve akşama işe başladım. Turgut ağabey ile çok iyi bir uyum sağladık.  Aramızdaki yaş farkına rağmen çok iyi de dost olduk. Turgut ağabeyin imrenilecek bir de tarafı vardı. O zaman göre çok pahalı olan Gibson marka tam kasa bir elektrogitarı ve Gibson amplifikatörü vardı.

Çetin İnöntepe Orkestrası; çok eğlenceli bir orkestraydı. Zaten Çetin İnöntepe yeter de artardı. O, kendine has karizması ile ortalığı kırıp geçiriyordu.

Çetin Abiyi bilenler çoktur. Avcı, uzun mesafe yüzücüsü, sportmen  dev gibi bir adamdı. Ve de adam gibi de adamdı. Fıkraları bitmezdi. Dostluğumuz çok uzun yıllar sürdü. Ben müziği bıraktım, ses sistemleri üretmeye başladım,  dostluğumuz yıllarca devam etti.  

Gençliğimde orkestra şefimdi, sonraki yıllarda müşterim oldu. Şimdi yıkılan Tarabya Oteli’nin işlerini onun aracılığı ile donatmıştım. Allah rahmet eylesin, toprağı bol olsun. (Çetin İnöntepe Ali Kocatepe’nin kayınpederidir.)


TARİHİ GIBSON GİTAR ve AMPLİFİKATÖR

Gelelim Turgut Abinin tarihi önemi olan hikâyesine:

İsmet İnönü, Atatürk Havalimanı’ndan, bir geziye giderken –ki o zaman şimdiki gibi güvenlik önlemleri yoktu- Turgut ağabey aprona kadar yanaşarak  yüksek sesle Cumhurbaşkanım, Cumhurbaşkanım diye seslenmiş. İsmet İnönü de Bırakın gelsin deyince müzisyen olduğunu ama bir türlü iyi bir gitar ve amplifikatöre sahip olamadığını ve yardım isteğini söylemiş.

İsmet İnönü Adresini alın diye talimat vermiş ve seyahate çıkmış. Turgut ağabey, tabi hiç umutlu değil. Ama 1 ay kadar sonra Cumhurbaşkanlığı forslu bir araba Topal Turgut’un mahallesine gelmiş ve ambalajında bir Gibson gitar ve amplifikatör kendisine teslim edilmiş.

Bu hikâyeyi defalarca anlattı ve her seferinde gözleri doldu. Bana bunları verirken sıkı sıkı tembihlediler. Bunlar Cumhurbaşkanının kendi cebinden ödendi haberin olsun. Devlet parasıyla alınmadı”.

Bunu ifade ederken, tüylerinin dikildiğini hep gördüm...

Hikâyemiz böyle…

Gelelim bu gün Amerika’daki 2. el gitar sitelerinde inanılmaz yüksek paralara satılan o tarihi Gibson gitar ve amplifikatör acaba şimdi nerede ya da kimde?

Nur içinde yat Topal Turgut…



Bojidar Çipof


Haziran 2009

KARE BULMACA



Kare bulmaca gibisin soldan sağa yukarıdan aşağıya

Çözmeye çalışıyorum ama nafile hep bir kelime eksik

Ya bulmacayı yazan unutmuş soruyu tarif ederken

Ya da kendini eksik tanımlatmış aldatmışsın yazanı



Kare bulmaca gibisin soldan sağa yukarıdan aşağıya

Bitirdiğinde nasıl ki tamamlamanın bir hazzı oluyorsa

Ben hazzımı almıştım senden, seni çözmeye çalışırken

Eksikler gizlerin olsun arta kalanları çözmesem de olur

Bojidar Çipof 
4 Haziran 2011 






TA Kİ…



Bazen bir umut daha doğar

Son bir çaredir belki…

Herşeye rağmen

Bir kez daha elini uzatmak istersin

Ancak

Çok zaman anlaşılmaz ve ziyan edilir bu…

İçinden de olsa denemişsindir her çareyi

Anlaşılamamanın zorluğunu yaşarsın

Geri dönülmez yolun doğruluğunu görürsün

Sonra yalnızlıktır ruhu doyuran; ta ki…


Bojidar Çipof
20 Ekim 2014 



19 Ekim 2014 Pazar

KADER DEDİLER…


Seni  “var” sandım

Biz” sandım

Benim” saydım

Bir baktım

Yok” gördüm

Neden?” dedim

Kader” dediler…

Peki” dedim…


Bojidar Çipof
18 Ekim 2014




18 Ekim 2014 Cumartesi

HER ŞEYİN BİTTİĞİ AN…



Her şeye rağmen içindedir O!

Yılmazsın, seversin, unutmazsın

Yalnız adımlarında hâlâ yanındadır

O’nunla yürürsün, O’nunla yaşarsın

Ve bir an gelir ki umudun kalmaz

Yürüyüşünde yalnızsındır aslında

Aciz kalırsın, çünkü yapacak kalmamıştır 

İçin boşalır, hissedersin ve burulursun

Yalnız adımlarını; yalnız atarsın

O andır işte her şeyin bittiği an…



Bojidar Çipof
17 Ekim 2014 





HOŞÇA KAL…


Aslında ben varım,

Yanında olmayan bedenim 

Sen de varsın,

Yanımda olmayan bedenin… 


Yarı saydam perde gibi gün boyu taşımak zor

Ama ayrılık köprüsüne adım atılmışsa dönüş de zor

Kırılgan bir kuş gibidir gönül bir anda uçar, kaçar

Dedilerdi bana; “Sev ama çok da sevme!”

Nedenini o zaman anlayamamışım

Çünkü severken çok güzeldi yaşam

Sonra; sonra işte, sadece sonra…


Hadi gel bir anlaşma yapalım!

Aynı anda kalplerimizden çıkalım

Neden intikam alırmışçasına gitmiyorsun?

Yaşamımdan çıktığın gibi belleğimden de gitsen

Yaşam yine güzel olur mu?


Tamam!

Pes ettim, benden çıkma artık 

Çünkü ben de sende kalarak intikam alacağım

Hoşça kal…


Bojidar Çipof
14 Ekim 2014 





11 Ekim 2014 Cumartesi

FAREYİ GÖRMEK!



Bu yazımızda, “Fırındaki Fare” söylemini mecazi olarak günlük yaşantımızda karşılaştığımız olaylar için kullanacağız…

Eskiden “Her fırında fare vardır” denirdi. Bu; günümüzde hijyen ortamında ve fabrikasyon yöntemlerle üretim yapan fırınlar için elbette ki geçerli olamaz. Bu itibarla; söylemi eski fırınlarda diye vurgulayarak hiçbir işletmeyi töhmet altında bırakmayalım…


Adam eve giderken kapalı olan fırının içinde bir fare görüp bir daha oradan ekmek almamıştır. Çünkü “Fareyi Gördü!

Ancak bir daha o fırından gördüğü halde ekmek alan da olabilir!


Örneklemeye devam edersek; hijyen açısından kusurlarını gördüğü bir lokantaya da adam bir daha gitmez!

Ancak o lokantaya gördüğü halde bir daha giden de olabilir!


Burada konu ettiğimiz “Fareyi görmek” sadece yiyecek içecek yerleri anlamında algılanmamalı. Bir kusur, bir ayıp görüldüğü zaman da insanlar birbirinden uzaklaşıyor, hatta bazen de “tiksiniyor”.

Bu yazımızda esas nokta “tiksinmek” üzerinedir ve bu nedenle belki de en tiksindirici canlı olan fare üzerinden alegori yapmaktayız…

Kusurlar bazen tolerans ya da hoşgörü olarak dikkate alınmaz… (“Tolerans” ve “Hoşgörü” iki farklı kavramdır ve bir başka yazımızda bu hususu da irdeleriz.)

Bu durum; kişinin hadiseye bakış açısı ve kabullenişi ile doğru orantılıdır. Yanınızda ya da değil, sevdiğiniz biri bir anda öyle bir şey yapar ki işte o anda “Fareyi görürsünüz”… Adam ne yapmıştı? Tiksinmişti ve bir daha o fırından ekmek almamıştı…

Tiksinme Duygusu” her zaman hijyen olarak ortaya çıkmaz. İnsanların bazı durumlarda, bir anda sigortası atmış gibi bir başka insandan tiksinebildiği de bir realitedir.

Tiksinme Duygusu” bir kere oluşmaya görsün,  yanınızda ya da değil, sevdiğiniz biri bir anda öyle bir şey yapar ki; o an içiniz kanasa da geriye bir kez daha bakmadan bitirme anıdır!


Bazen “duygu” olarak, bazen de “nefis” olarak, bazen de her ikisi birden olur ve insanlardaki sigorta attığında her şey bitmiştir… 

Sevdiklerinize “Fırındaki Fare”yi göstermeyin… Kendinizi de “Fırındaki Fare” gibi göstermeyin!

Bir kez fareyi görürlerse iplerin kopması hatta cazgırlaşmak da olasıdır.  Ve karşınızdakinde “Tiksinme Duygusu” bir kez oluşmuşsa, burada mecazi olarak kullandığımız fareyi; en usta kediye de sahip olsanız bir daha yakalayamazsınız…

Bojidar Çipof

12 Ekim 2014